Yatağımdaki Yabancı || Sylvia Day [YORUM]

31 Ağu 2013



Orijinal Adı: The Stranger I Married
Edisyonu: Yatağımdaki Yabancı
Bağlı Olduğu Seri: Tek Kitap
Yazar: Sylvia Day
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Kitap Dili: Türkçe
Goodreads Puanı: 3,89 (4,836 Rating)
İnceleme Linkleri: Goodreads || Amazon

EVLİLİK BİR KUMARDIR
Dört yıl önce Isabel’e mantık evliliği yapmayı teklif ettiğinde Gray vurdumduymaz bir yakışıklıdır fakat artık genç adamın içindeki o çocuksu serseriden geriye eser kalmamıştır. O artık sırların içine gömülmüş ve kaybolduğundan beri yaptığı şeyler hakkında hep sessiz kalmıştır.

AŞKSA BU OYUNUN EN BÜYÜK SÜPRİZİ
Isabel’in kolaylıkla başa çıkabildiği o pervasız genç artık yoktur ve bu tutkulu adam ehlîleştirilemez gibi görünmektedir. Genç kadın, Gray’in içinde yanan ateşi keşfetmeye cesaret edebilecek ve karşı konulamaz bir yabancıya dönüşen âşığının içini açabilecek midir?


Yoruma geçmeden önce, Sylvia’nın historical romance kategorisinde kalemini çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Kadın duyguları gerçekten hissettiriyor. Günaha Davet kitabını çok beğenmiştim. Çünkü kitap biraz dokunaklı bir kurguya sahipti. Bu da duyguları birebir hissetmemi sağlıyordu. Bu kitabında da duygular bakımından hiçbir sıkıntı çekmedim. Ama kurgusu ne yazık ki hoşuma gitmedi. Yorumlarını takip ettiğim birçok okurun kitabı genel olarak beğendiğini ama en temel öğe olarak ortaya sunulan yaş sorunundan rahatsız olduğunu gördüm.Çünkü kadın kahramanımız erkek kahramanımızdan 4 yaş kadar büyük. Ben buna takılmadım açıkçası. Takılırım diye bekliyordum ama hiç yadırgama veyahut takılma gibi bir sorun yaşamadım. Benim daha çok kitabın gidişatı olarak problemim oldu. Kitap güzel ama kadın kahramanımız Isabel (Pel)’in geniş mezhebi beni sinir etti ! Yani, kocası ölmüş bir dul olması, Gray’le anlaşarak evlenmesi dahi bu tavırlarını doğal karşılamamı sağlamadı.

Zira bu tavırları yüzünden aralarındaki çekim çok havada kalmış gibiydi. Özellikle de başlarında… Her ne kadar Pel’in de kendisine göre nedenleri olsa da bu tavırları bana çok itici geldi. İşte efendim, kocası kendisini aldatmış, hatta bir metresi için düello ederken geberip gitmiş –çok şükür- , kızımız da onun kendisinde açtığı yaralardan ötürü evliliklere güvensiz kalmış. Doğru böyle bir kocadan sonra evlilikler pek beklendiği gibi gitmez. Hep bir tereddüt olur. Ama hanımefendinin evliliklerden uzak durması cinsel hayattan da uzak durmasını gerektirmiyor. Bu yüzden de kızımız kendisine bekâr beylerden bir refakatçi seçiyor ve onunla olduğu sürece de ona bağlı kalıyor. Ama evlilik YOK!



Yani bu nasıl bir karakter şimdi be ?! Bunun metreslikten farkı ne oluyor ki ? Kısacası kadın karakterimizin bu absürt hareketlerine sinir oldum. Ama tabi bir de erkek karakter var değil mi? O da ayrı muhabbet ! Adamımız kitabın başında 22 yaşında, çapkın bir hovarda. O sıralarda annesi yüzünden başkasıyla evlendiği için kaybettiği çocukluk aşkı Emily’e deli divane âşık. Ama bu kızımız da başka birisinin eşi! Fakat bu aralarındaki ilişkiye engel değil. Hatta Emily Gerard(Gray)’dan hamile bile kalıyor. Neyse.
Konu asıl burada başlıyor. Gerard ve Pel’in evlilikleri bir anlaşma üzerine kuruluyor. Gerard annesinden intikam almak için adı kötüye çıkmış Isabel Pelham ile evleniyor. Isabel ise Gray’in kendisine ettiği evlilik teklifini daha özgür bir hayat- sevgilileri kendisine âşık olup evlilik teklif etmesin diye- sürmek için kabul ediyor ve evleniyorlar.Kızımız bu andan itibaren bir markiz oluyor ama tavırlar yine yerlerde! Altı ay boyunca evli kalıp aynı evde arkadaş gibi yaşayan Gray ve Pel’in hayatı bir gün Gray’e Emily’nin doğumda öldüğüne dair bir haber gelmesiyle mahvoluyor. Sevgili markimiz o anda bir duygu silsilesine giriyor ve evden çıktığı gibi tam 4 yıl kayıplara karışıyor.
Isabel ise bu dört yılda kocasına mektup gönderip aynı hayatına devam ediyor. :p
Asıl bomba ise bundan sonra geliyor. Dört yıl sonra geri dönen Grayson Markisi bir anda karısına –Pel- sırılsıklam âşık oluyor ve onu elde etmeye karar veriyor. Kitabın bundan sonrası zaten o peşinden koşar diğeri istemez. Birleşirler, yanlış anlamalar bitmez halinde seyrediyor. Ben esas çiftimizin hikâyesinde çok da etkileyici bir nokta bulamadım, ne yazık ki.


Pel ve Gray’e ek olarak yazar bir de yan çift işlemiş kitapta. Bunlarda Pel’in erkek kardeşi Rysh ve Abby adında iki karakter. Açıkçası ne zaman kitaba Rysh ve Abby dahil oldu ben kitabı daha büyük bir şevkle okudum. Hatta özellikle onların bölümlere geçebilmek adına su gibi içtim sayfaları.Kitapta az yer almalarına rağmen çok tatlı bir aşkları vardı bu çiftin.

Rysh , Tranton Markisi ve Abby’de 27 yaşlarında ailesini kaybetmiş zengin mi zengin bir kız. Yaşından ve para göz taliplerinden ötürü ise uçarı bir karakteri var. Uçarı dediğime bakmayın siz. Abby tam bir saf âşık ama bir yandan da saflığın verdiği bir uçarılığı var işte. Tabi bu sadece ama sadece Rysh’la geçerli bir duurm. Rysh’ı her gördüğünde adamın aklını başından alacak şeyler yaparak çapkın markiyi yoldan çıkarıyor. Aslında Abigail gibi bir kız Rysh gibi bir adam için uygun değil. Bunun kendisi de farkında. Zira kızımız pembe hayallerle sahip bir hayalperest ama Abby’nin masum tavırlarındaki bir şey Rysh’ı etkiliyor işte.

MY RATING: 3,5




Origin || Jennifer L. Armentrout [YORUM]

29 Ağu 2013

Onu kurtarmak pahasına dünyayı yakacak…
                           


                                                                      Orijinal Adı: Origin
                                                                      Edisyonu: Henüz Mevcut Değil.
       Bağlı Olduğu Seri: Lux Serisi #4
       Yazar: Jennifer L. Armentrout
       Kitap Dili: İngilizce
       Goodreads Puanı: 4,68 (1,750 Rating)
       İnceleme Linkleri: Goodreads || Amazon

Deamon, Katy'yi geri alabilmek için her şeyi yapacak.
Weather dağındaki başarılı ama felaket baskından sonra, Deamon imkansızla karşı karşıya kalmıştı.Katy kayıptır. Kaçırılmıştır.Her şey onu bulmaya bağlı. Yoluna çıkanlardan kurtulmak mı? Hiç sorun değil.Onu kurtarmak pahasına dünyayı yakmak mı? Seve seve.  Uzaylılar ırkını dünyaya ifşa etmek mi? Memnuniyetle.
Katy’nin ise bütün yapması gereken hayatta kalmak.
Etrafı düşmanlarla sarılı Katy’nin kurtulabilmesi için tek yol uyum sağlamasından geçiyordu.Sonuçta  Daedalus’un tamamen çıldırmış olmayan tarafları da vardı, fakat grubun hedefledikleri korkutucuydu ve gerçekler , onların konuşmalarından bile daha korkunçtu. Gerçek kötü adamlar kimdi ? Daedalus mu? İnsanoğlu mu? Yoksa Luxen’ler mi?Birlikte her şeye karşı koyabilirler.Ancak en tehlikeli düşman daima oradaydı.  Ve gerçekler açığa çıktığında yalanlar birer birer yok olacak.O zaman Deamon ve Katy hangi tarafta olacaklar ? Hatta birlikte olabilecekler mi?



Merhabalar !
Sıcağı sıcağına bir Origin yorumuyla geleyim dedim karşınıza. Aslında ner'den tutsam, nasıl bir giriş yapsam karar veremiyorum. Biraz devrik cümleli bir yorum olabilir fakat şimdiden özürlerimi kabul edin.Zira sıcağı sıcağına gelen bu yorum zor yazılıyor. :D
Pazartesi günü kitabın -çok şükür- yurt dışında çıkmasıyla bende kitabı tedarik ettim. Çok sağ olsun bir arkadaşım daha önce almış benimle de paylaştı. Aslında paylaşmadı, ben kene gibi yapışınca mecbur kaldı. XD
Neyse. Kitapla ilgili yorumuma geçecek olursam, dehşet bir kitap geliyor ! Opal'in o sonundan sonra ben bu kitaptan çok umutluyum, hepimiz umutluyduk tabi. Ama benim gibi çok kitap okuyan birisiyseniz bazen tereddütleriniz de olmuyor değil. Zinhar öyle etkileyici kitaplar yazıp sonrakinde kendisini bitiren birçok yazar okudum ve ister istemez Origin içinde "Acaba..?"larım oldu. Ama ne yalan söyleyebilirim ki, yazar yine kendini aşmış ! Bu kadının her kitabı bu kadar etkileyici olduktan sonra daha tereddüt etmeme gerek ! Her neyse. Konuyu dağıtmayalım.
Bu kitapta Opal'den sonra Deamon'ın Kat'i Weather Dağı'ndan kurtarma çabasını işleyerek başlıyoruz konuya. Öyle ki yer yer çok içerlediğim anlar oldu. Yazarın zaten duyguları aktarma konusunda hiçbir problemi yok. Doğal olarak da harika bir girişle başladı kitap,ve öyle de sonlandı.
Şimdi efendim bundan sonrasında okuyacaklarınız ağır SPOILER içerir. Ona göre okuyunuz, lütfen.

Dikkat ! Olay örgüsü hakkında bilgi içerir.

Gelelim kitabımıza;
Ben yoruma başlamadan önce şunu söylemek istiyorum ki, ORIGIN bir taş değil arkadaşlar. Üç kitaptır hep bir taş gördüğümüz için ben Origin'in de özel bir güç simgeleyen taşlardan olduğunu sanıyordum ama Origin cidden çok ilginç bir şey.Yani o kadar sıra dışı değil tabi ki. Ama hep taş görünce bu beklenmedik bir şey çıkıyor kısacası...

Deamon, Kat'in Weather Dağı'nda Savunma Dairesi'yle başbaşa olduğunu bildikçe yerinde duramıyor. Bırakın yerinde durmayı kendisine sakin ol diyecek kişiyi oracıkta deşecek kadar da öfkeli. Zaten daha girişte Kat'in yanına gitmek için hazırlıklara başlamış durumda. Tek sorun iyi bir plan yapmak ve Kat'i dışarı çıkarmak da. Deamon, Weather Dağı'na herhâlükarda girecek ama en azından iyi bir plan yaparak oradan çıkmalarını da garantilemek istiyor. Zira Kat'e orada ne yaptıklarını bilemediği için deli gibi bir halde.

Bu yüzden de kendisine engel olmak isteyen -başta Dee, Dawson ve Mathew geliyor- tüm Luxen'lere de karşı geliyor. Luxenlerin bşaı Ethan'ı da Kat'i kurtarmak için her şeyi yakıp yıkabileceğini söylüyor. Bu konuda da oldukça ciddi. :D Neyse.

Deamon kendisine yarayacak ne varsa alıyor ve soluğui doğruca -bir önceki kitaptan tanıdığımız- Luc'un yanında alıyor. Luc'un zaten her şeyden haberi olduğu içinde lafı uzatmadan içeri girdikten sonra çıkmalarına yardım etmesi şartıyla Luc'un kendisinden istediği bir şeyi yerine getirmeyi kabul ediyor. Bu arada bu istek kitabın özellikle temelini oluşturuyor.

Anlaşma sağlandıktan sonra Deamon soluğu Weather Dağı'nda alıyor ama tabi kızımızı orada tutmuyorlar. Her neyse. Kendisini Nancy ve adamlarına yakalattıktan sonra ise amacına ulaşıyor ve Kat'i görmek için Nanacy'ye ne isterse yapacağına dair bir söz veriyor. Onlarda Kat'i görmesine izin veriyorlar.Bu kısımda ilk görüştükleri yerle ilgili bir alıntı paylaşacağım ama ondan önce Kat'e değinmek istiyorum. Zira kızımız şu an çok zor bir durumda. Deamon dışarda acı çekiyorsa Kat içeride daha çok acı çekiyor. Çünkü Kat'i bir kobay olarak kullanıyorlar. Kızımız Roth adındaki -geri zekâlı- bir doktorun kontrolünde abuk subuk testlere tabi tutuluyor. Öyle saçma testler ki, kızın aklı başında kaldığı için çok şanslı.İşte bu aptal testler üzerine Deamon'ı görmek bizim kıza ilaç gibi geliyor ama asıl inanamadığı onun yanında olması...

"Rüya mı görüyorum?"
Boğuk bir kahkaha attım. "Hayır, kedicik, rüya görmüyorsun. Gerçekten buradayım."



Eh, siz şimdi Deamon gelince işler düzelir diye düşünüyorsunuzdur. Bilakis, daha da kötüleşiyor. Neden mi? Zira çatlak Daedalus ve Nancy hazır Deamon'da ellerindeyken adamımızın güçlerini de test etmek istiyorlar fakat bunu yapmak içinde kobay olarak Kat'i seçiyorlar. Kobay hem de ne kobay ! Hani kıza zaten "Stres Testi" adı altında bir sürü saçma sapan şeyler yapıyorlardı ama Deamon işin içine girince işler daha da kızıştı.İlk önce istedikleri kızımızın avucunun içinde küçük bir yara açmak. Tabi çatlak doktorları Roth'da buna dünden razı hemen eline almış neşteri çıkıp geliyor. Tabi Deamon'ın böyle bir şeyi kabul ettiğini düşünemiyorsunuzdur. Doğal olarak. Kabul de etmiyor zaten.

"Hayır." Deamon köpürüyordu."Ona zarar vermeyeceksiniz."
"Söz vermiştin," dedi Nancy. "Bunu sürekli hatırlatmama gerek var mı?"
"Onun canını yakmanızı kabul etmedim."

Ama en kötüsü sanırım bu olayın sadece avuç kesmekle kalmaması. Zira ilerisinde daha da ciddi şeyler yapmaya başlıyorlar. Özellikle de bir sahnesi vardı ki, canımdan can gitti yahu! Deamon'ın iyileştirme gücünün ölümcül yaralarda ne kadar etkili olduğunu görmek için Kat'i kobay yapıyorlar ve sonrasını ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Zaten bu da Deamon için son darbe oluyor ve ilk fırsatta Kat'i -Luc ve adamlarının yardımıyla- oradan dışarı çıkarıyor. Nihayet !

"Yüce İsa," diye fısıldadım. "Kat.. Ah,Tanrım.. Kat.."
Kirpikleri hareket etmiyordu. Hiç. Terden ıslanmış bir saç teli soluk yanağına yapışmıştı.
"Hallederim," dedim ona odadaki kimseyi umursamadan."Bunu düzelteceğim." 
Bakışlarım bir saniye için Nancy'ninkiyle karşılaştı. "Sürtük."
Kalemini panoya vurdu ve hafif bir tık sesi çıkardı. "Ölümcül düzeydeki bir vakayı iyileştirebildiğinden emin olmamız gerekiyor.Bu yaralar hemen hemen ölümcül, ancak vücudun diğer çeşitli bölgelerindeki yaraların aksine mide yarası veya çarpmalar zaman alır. Onu iyileştirmen gerekecek."
Bir gün bu kadını öldürecektim.
Öfke beni körüklüyordu ve gerçek formuma dönüştüm; ruhumun derinliklerinden bir kükreme yükseldi.
Masa sallandı.Eşyalar gürültüyle devrildi. Dolap kapakları açıldı. 
"Tanrım," diye mırıldandı birisi.
Ellerimi Kat'in üzerine yerleştirdim. -Buradayım Kedicik.Buradayım bebeğim..."

Kitabın bundan sonrasında bir süre aksiyon yok. Hatta sakin gidiyor. Güzel şeyler oluyor <3 Misal ben Obsession'dan tanıdığım aşkım Hunter'ımı bir dakika da olsa görüyorum. XD
Ama sonlarına doğru yazar yine yapmış yapacağını ! Şu yukarıda kitap konusundan yapmış olduğum alıntı; "Onu kurtarmak pahasına dünyayı yakacak... " gerçek oluyor gibi bir şey.. Deamon, Kat ve ailesini kendilerine ihanet eden pisliklerden kurtarmak için çabalarken dünyaya ifşa oluyorlar. Ama bu bile yetmiyor. Kitabı özellikle o sonlarına doğru hop oturup hop kalktım derken yazar öyle bir yerde final verdi ki, kadını atomlarına ayıracağım ! O kadar sinir oldum yahu. Kesilir mi hiç orada.. T_T Kısacası çok manyak bir kitap bizi bekliyor. Edisyon halini okumak için sabırsızlanıyorum. Dex'in en yakın zamanda çıkarması gerek !

MY RATING: 5




Lux Serisi 5. Kitabın Adı Belirlendi !

28 Ağu 2013




Ülkemizde DEX Yayınları'ndan çıkan ve -neredeyse- tüm kitap okurlarının beğenisini kazanan LUX Serisinin 5. ve son kitabının adı da açıklandı ! Origin'den sonra gelecek ve serinin finalini oluşturacak kitabın ismi; Opposition (Baş Kaldırı) olarak belirlenmiş.Kitap Entangled Teen tarafından 2014 yazında yayımlanacak. Origin'den sonra fazla beklemeyecek olmamız çok sevindirici bir haber. Ve şimdi asıl merak konusu ise kitabın kapağı ne olacak. :D

Şu an Origin'i okuyorum ve Origin böyleyse final kitap nasıl olur acaba soruları kafamda çalkalanmaya başladı. Fazla beklemeden onu da kısa süre sonra okuyacağımız bilmek çok sevindirici bir haber. Deamon ve Katy'e veda edecek olmak üzücü olsa da serinin güzel bir şekilde final vereceğine inanıyorum.






Kara Gönülçelen || Gena Showalter[Yorum]

26 Ağu 2013



Orijinal Adı: Lord of Vampires
Edisyonu: Kara Gönülçelen
Bağlı Olduğu Seri: Royal House of Shadows #1
Yazar: Gena Showalter
Yayıncı: Harlequin TR Yayınları
Kitap Dili: Türkçe
Goodreads Puanı: 3,90
İnceleme Linkleri: Goodreads || Amazon
Bir zamanlar barış içindeki Elden Krallığı, Kan Büyücüsü tarafından saldırıya uğrar. Kral ve Kraliçe hunharca öldürülürler. Tahtın varisi olan vampir Nicolai, çocukların en büyüğüdür ve kaderin bir cilvesi olarak kendini köle pazarında bulur. Delfina'nın kötü kalpli prensesi, Kara Gönülçelen olarak anılan Nicolai'ı satın alır ve onun hafızasını siler. Ancak Nicolai'ın içindeki intikam ateşi bir türlü dinmek bilmez. Jane Parker, rüyalarında gördüğü şu vampirin etkisinden bir türlü kurtulmayı başaramaz. Vampir, onu kendi dünyasına davet edip duruyordur. Jane bir gün gözlerini hiç bilmediği bir gerçeklikte açar. 



Ne zamandır Harlequin okumuyordum. Bu ay çıkan Harlequin'lerden de Mystery kategorisinde çok sevilen ama benim daha ilk kez okuduğum yazarlardan Gena Showalter vardı. Dört kitaplık bir serinin ilk kitabı olan Lord of Vampires (Kara Gönülçelen) okuduğum ilk fantastik Harlequin'di. Aslında kitap genel olarak çok kötü değildi ama hem çevirisi hem de harlequin olmasının verdiği kısalıktan ötürü pek de hoşuma gitmedi hani.Güzeldi ama ayılıp bayıldım diyemiyorum ne yazık ki. Özellikle de çevirisini hiç beğenmedim bu da çok soğuttu beni.
Takıldığım noktalara değinirsem kitapta, bir kitap/defter muhabbeti gidiyor ama nesnenin kitap mı yoksa defter mi olduğuna karar verilebilmiş değil maalesef. Okuyorsun, okuyorsun, okuyorsun ve bir yerde kitap derken iki satır sonra deftere dönünce neyden bahsediyorduk oluyoruz. Sonra bir de en çok sinirime dokunan "itki" kelimesi oldu.Cümleye yakışmamış çok itici duruyor. Cümlelerde sürekli görünce benim tepkilerimi görmeniz gerekirdi. :D Haa, bir de anlamadığım diğer nokta "king"in neden çevrilmeye gerek görülmediği ?! Kral kelimesi kullanılıyor ama king'de eksik kalmamış. Sonra en komik bulduğum yer son sahne ! Allah aşkına ya resmen ışınlanma makinesi icat etti kız. :D Hani, büyüyle yer değiştirmeye tamam da bilim insanısın diye bi' de kendini aletlerle oradan oraya ışınlamak işin dozunu kaçırmıştı.Az mantık yahu. Daha önce historical olarak Tatlı Düşman'ı okumuştum orada da kız kimyagerdi ama bu kadar kaçık değildi. Tamam, bu fantastik belki ama yine de ışınlanma olayı saçmaydı ! Neyse işte. Bitti, gitti.
Konusu deseniz öyle aman aman bir şey değildi. Zaten arkadaşlarımın söylediğine göre Aşk Kölesi kitabına fena halde benziyormuş. Bi' ara ona da bakacağım. En azından daha iyi olacağına inanıyorum.

Kısaca konusu; Nicolai, Elden Krallığı'nın varisi bir vampir prenstir ama ne yazık ki krallığına yapılan saldırı sırasında annesi ve babasını kaybedince kardeşleriyle beraber farklı farklı yerlere sürülmüşlerdir. Kardeşlerin akıbetini önümüzdeki kitaplarda göreceğimizden ötürü biz burada sadece Nicolai inceliyoruz. Vampir Prensimizin kaderi bu sürgün sırasında bir köle pazarına düşmek ve oradan da Delfina adında kötü cadılar tarafından yönetilen bir krallıktaki Odette adındaki prenses tarafında satın alınıp seks kölesi olarak kullanılır. Tabi bu süreçte prensesimiz -ya da prenseslerimiz iki kardeşler ve ikisi de birbirinden kaçık!- Nicolai hiçbir şey anımsamasın diye adamımızın hafızasından ne var ne yok silmiş ama vampir işte içindeki hisler her zaman kuvvetli oluyor. Anıları olmasa bile Nicolai onlardan nefret ederek kurutulup Elden'e -nedenini hatırlamasa da- gideceği anı iple çeker. Ve yavaş yavaş anıları acı vererek de olsa yerine gelmeye başlayınca da önce Odette'den kurtulur sonra ise kendisini kurtarması için bir insanla bağlantı kurar veee, Jane Parker adındaki bilim insanımızı kendi dünyasına çekerek ona yardım etmesini sağlar. İlerisi, aşk, savaş, aşk yine aşk yine aşk, savaş vs vs gider :D


MY RATING: 2,5

The Marriage Trap || Jennifer Probst [Yorum]

24 Ağu 2013

EŞ ARANIYOR…
İtalyan Milyarder kendine sahte nişanlı arıyor. Karşılığında her şeyi kabul etmeye hazır…


Orijinal Adı: The Marriage Trap
Edisyonu: Mevcut Değil.
Bağlı Olduğu Seri: The Marriage to a Billionaire# 2
Yazar: Jennifer Probst
Kitap Dili: İngilizce
Goodreads Puanı: 3,92
İnceleme Linkleri: Goodreads || Amazon


EŞ ARANIYOR…
İtalyan Milyarder kendine sahte nişanlı arıyor. Karşılığında her şeyi kabul etmeye hazır…
Kız kardeşinin evlenebilmesi için, İtalyan Milyarder Micheal Conte’nin kendine bir eş bulması gerek- hemen! Fotoğrafçı Maggie Ryan’ın Milano’ya gideceğini öğrendiğinde, onu ailesine “nişanlısı” olarak tanıtmak için bir plan yapar. Maggie’nin kendinden emin, bağımsız ve kontrol manyağı olmasını boş verir. Bir eş’te istemediği… yatağında istediği her şeye sahip olmasını da boş verir.
Micheal’ın evli arkadaşına âşık olduğuna inana Maggie, arkadaşından uzak durması karşılığında anlaşmayı kabul eder. Bir sefere mahsus, İtalya’dalarke her şey değişir- Maggie ve Micheal arasındaki cinsel çekim nükleer bir patlama noktasına gelir.Ama ikisi de mükemmel bir çift mi olacaklar… yoksa sahte evliliklerinin içinde sıkışıp kaldıklarına mı inanacaklar?






Bugün yeni bir yorumla yayındayım. Ne zamandır yorum yapmıyordum. Okumaya pek fırsatım olmuyor. Evde yığınla okunacak kitap birikti. Artı okumayı düşündüğüm ve listelediğim mangalarda çabası tabi. Neyse…

Geçtiğimiz günlerde Nemesis Kitap’tan çıkmış olan The Marriage to a Billionaire serisinin ilk kitabı, İlk Öpücüğün Büyüsü’nü okumuştum -onunda yorumuna göz atmanızı tavsiye ederim.- ve kitabı gerçekten beğenmiştim. Kısa, çerezlik bir kitaptı ve beni de oldukça etkiledi. Onu okuduktan sonra serinin devam kitabı The Marriage Trap’i de bir o kadar merak ettim ve hemen onu da okuyacaklarıma ekledim. Bir anlık hevesle de başladım, bitti.

The Marriage Trap’te ilk kitaptaki karakterlerimizden Nick’in kız kardeşi Maggie ve yeni iş ortağı Micheal’ın hikâyesini okuyoruz. Kitap tıpkı İlk Öpücüğün Büyüsü’nde Alexa’nın yaptığı gibi, Maggie tarafından Doğa Ana’ya  hayalindeki erkek için yapılan bir büyüyle başlıyor. Ama tabi onun büyüsü çoktan yazılmış durumda. Neyse. İlk kitap kadar eğlenceli olsa da ben bu kitabı ilki kadar sevemedim. Hatta okumak için acele etmesem de olurmuş yani. “Niye?” diye soracak olursanız; Micheal ve Maggie’nin hikâyesi çok fazla konuya sahip değildi. Yani ilk kitapla kıyasladığımda onda daha çok olay olduğunu düşünmeme sebep oluyor. Haa, bir de cinselliğin dozunun bunda biraz artış göstermiş olması da sıkmadı değil.Cinselliğe takılmam sevmememden ötürü değil. Daha çok ilk kitap konuya odaklıyken bunda yazacak bi’şey bulamadıkça cinselliği ortaya atayım  demiş gibi geldi. Öyle işte. Şöyle böyle bir kitaptı kısacası. Çerezlik olduğu bi’ gerçek ama çok da ayılıp bayıldım diyemiyorum, ne yazık ki.Okumasam pek de bi’şey kaçırmazmışım.

Kısaca kitaptan bahsedersem, Maggie hayatının aşkını bulan arkadaşının yaptığını –hiç inanmasa da- denemeye karar verip Doğa Ana’ya hayalindeki ideal erkeğin özelliklerinin olduğu bir kâğıt karalıyor ve onu da yakarak hayalindeki prensle karşılaşacağını umuyor.Tabi bu sırada da sevgili ağabeyi ve arkadaşı Alexa’nın yeni aile hayatını gördükçe içten içe özlemlere dalıyor. Neyse. Efendim tabi bir yandan da ağabeyinin yeni iş ortağı olduğu gibi ailenin de içinde çıkmayan Micheal Conte’yle uğraşmayı da ihmal etmiyor. Zira Conte, eline geçen her fırsatta Alexa ve ailesine yaklaşmaya çalışıyor. Bunu gören Maggie ise Conte’nin Alexa’ya karşı bir şeyler beslediğini
düşünmekten kendisini alamadığı için adamımızdan nefret ediyor.

Gel gelelim, Micheal’da  Maggie’nin kendisile uğraşmasından çok rahatsız olmasa da pek de hoşlanıyor diyemiyoruz.Tabi bir de kendi ailevî sorunları olduğunu da göz önüne alınca Maggie’yi boğazlayacak kadar seviyor diyebiliriz. Ama bir gün kız kardeşlerinden birisi evlenmek istediğini ve evlenebilmek için, kendisinden acil evlenmesini istediğinde kitabımız açılıyor. Micheal bir İtalyan ama ailesi,  aile geleneklerine çok bağlı olduğu için önce en büyük kardeşin evlenmesi gerek !  İyi de, Micheal’ın böyle bir düşüncesi yok!  Hatta hayatından da gayet memnun durumda. Eh, ama kız kardeşi Venezia’nın da önünde engel olmak istemiyor. Bu durumu çözmek için ne yapacağım diye düşünürken de aklına bir fikir geliyor ve bu fikrin temelini de Maggie oluşturuyor.Adamımız Maggie'den kendisine 1 haftalık nişanlı numarası yapmasını istiyor.

"Maggie, gitmeden önce bir dakika konuşabilir miyiz?" 
Omuz silkti. "Tabii, ne var?"
"Başbaşa, lütfen."
Nick ve Alexa bakıştı.Maggie onlara gözlerini devirdi. "Saçmalamayın, çocuklar. Bana evlenme teklif edecek değil ya."


Şimdi gelelim konun eğlenceli kısmına, Maggie anlaşmayı başta kabul etmiyor etmediği gibi ilk duyduğu anda Micheal’ı epey bir tersliyor. Ama adamımız kendisine ne isterse yapacağını söyleyince, içindeki kötü kız devreye giriyor ve Micheal’dan bu işin sonunda Alexa ve ailesinin hayatından çıkmasını talep ediyor !  O kadar kafayı bozmuş, düşünün. :D

Sonracığıma Micheal buna başta hayır dese de el mahkum, ona şu anda en çok yardım edecek, duygularını işe karıştırmayacak tek bir kişi var, o da Maggie. Anlaşma yapılıyor bizimkiler 1 hafta sürecek bir evcilik oyunu oynamak için İtalya’ya doğru yola çıkıyorlar.Kitabın bundan sonraki ilerleyişi çiftimizin evliyiz diye düştükleri durumları içeriyor, ki bazılarında gerçekten yerlere yattım gülmekten. Ama tabi işler umdukları gibi günlü gülistanlık gider mi hiç ! Zamanla birbirlerine duydukları çekim işleri arapsaçına sokuyor.

“İlk günden beri seni istiyordum ve bunu asla inkâr etmedim.Seninle mücadele etmekten yoruldum. Başka şeyler yapabiliriz.İkimiz için.. daha keyifli şeyler.”


Sevdiğim kısımlardan birisi:
“Yemeğe gitmek ister misin?” diye sordu Maggie.
“Hayır.”
“Bahçede yürümek ister misin?”
“Hayır.”
“Yüzmek?”
“Hayır.”
Göğüslerini gizlemek için kollarını göğsünde kavuşturdu. “Peki, ne istiyorsun? Orada dikilip beni seyretmek mi istiyorsun?
“Hayır.Eşimle sevişmek istiyorum.”

Bi’ de anne ve kız kardeşler sorunu var tabi , es  geçmeyelim ! Zira Micheal kız kardeşlerine çok düşkün -elinden gelse koruyacağım diye paketleyip saklayacak-  ve bu Maggie ile aralarında sürekli bir problem teşkil ediyor. Çünkü kızımız özgür bir birey ve onu gören kız kardeşler de Maggie ‘ye özenmiyor değil hani.Bu da Maggie için büyük bir problem oluşturuyor. Zira en küçük kardeşleri -ve bundan sonraki kitabın esas kızı- Carina, ciddi ciddi Maggie'ye hayran kalıyor ! Amma velakin kızımız Micheal'ın aşırı korumacılığı yüzünden el bebek durumlarında olduğundan Micheal kardeşine bir şey olacak diye hop oturuyor hop kalkıyor. Tabi bununda sebebi var. Zira adamımız babası ölünce tüm ailenin sorumluluğunu sırtlamış. Tek fark ağabey olduğunu unutup, baba rolü üstlenmesi ! Bunu da Maggie sayesinde fark ediyor zaten. Gelelim Bayan Conte'ye çok gözü açık biri ve her ne kadar kitapta değinilmese de bence evli olmadıklarını çaktı ! Öyle ki ipleri kendi eline alıp gelini ve oğluna bir tören düzenliyor. Ahhahah! Maggie'nin en büyük kabusu gerçek oluyor ve bi' anda kendisini resmen evli buluyor.Ondan sonra da zaten Micheal'ın Maggie'yi gerçekten sevdiğine inandırması üzerine kurgulu. Ve yaptığı şey de çok hoştu ama ilk kitapta Nick'in yaptığıyla boy ölçüşemez.

“Seni seviyorum, Maggie. Alexa’yı hiç sevmedim, sevmeyeceğim.Ben sana âşığım.”





MY RATING: 3,5



DİPNOT: Çeviriler -iyi, kötü- şahsıma aittir. Bu blogdan çeviri vs paylaşımlarından blog adı değil, LİNK belirtin, lütfen. Sevgiler,

Apollyon Türkçe Edisyon Çıktı !

22 Ağu 2013





APOLLYON || Jennifer L.Armentrout





Kaderle oyun oynanmaz..
Alex bugüne dek iki şeyden çok korktu: Uyanış’ta kendini kaybetmek ve İksir’e maruz kalmak. Ancak bazen aşk kaderden daha güçlüdür ve Aiden St. Delphi de tanrılara, Alex’i geri getirebilmek için savaş açtı.
Tanrılar, Seth’in Alex’in güçlerini ele geçirip Tanrı Katili olmasına engel olabilmek için yüzlerce şehri yerle bir edip binlerce insanı öldürdüler.
Ancak iş, Alex’le Seth’in bağını koparmakla bitmiyor. “Bir Apollyon öldürülemez” teorisinde pek çok açık nokta var ve bu yıkımı durdurmanın yolunu bilen tek kişi de yüzyıllar önce öldü.
Yeraltı’nı koruyan duvarları aşmak, milyonlarca ruhun içerisinde tek bir taneyi aramak ve sonra da geri dönmek çok zor. Ancak Alex Tanrı Katili olmadan önce Seth’i durdurmak zorunda yoksa… kendisi Tanrı Katili olabilir.
Melez Sözleşmeleri serisi Melez, Safkan ve Tanrı’dan sonradördüncü kitap Apollyon ile devam ediyor. Üstelik ara kitap İksir,bu kitabın içinde!




Sonunda beklenen an geldi ve Apollyon'un Türkçe edisyonu da çıktı. Tanrı'nın unutulmaz finalinden sonra bu kitap canla başla bekleniyor ! Ben ingilizcesini okuduğum için sizi nasıl sarsıcı bir kitabın beklediğini -özellikle İksir'den ötürü- az çok biliyorum. Fazla bekletmeden tedarik etmelisiniz :D

Merak edenler için; APOLLYON ve İKSİR Yorumlarımı incelemenizi öneririm.




Mutluluğun Öteki Yüzü [Çekiliş]

18 Ağu 2013



Evet, şu anda Facebook'taki Kitap Sokağı sayfamızda devam etmekte olan yarışmamız, Arkadaya Yayınları'ndan Mutluluğun Öteki Yüzü kitabına ek bir tane de blogumuz da hediye edelim dedik.Yarışmaya katılım şartları basit. Rafflecopter'da geçen adımları uyguluyoruz ve sonra 20.08.13 tarihinde sonuçların açıklanmasını bekliyoruz. Yarışmaya katılım sınırlamamız yok. Faceboook'ta da burada da katılabilirsiniz.

Ganbatte minna ! =))

Origin [Lux 4] İlk Bölümden Alıntılar

17 Ağu 2013


Selam arkadaşlar,
Sonunda dün akşam Origin'in ilk bölümü yayımlandı ve bende okuma şerefine eriştim. Cidden mükemmel bir ilk bölümdü. Hatta o bölüm sonu itibariyle meraklardayım.Kitabımız beklenildiği üzere Katy'nin ve Deamon'ın ağzından dönüşümlü olacak. İlk bölüm ikisinin de bakışıyla yazılmış. Kat Weather Dağı'nda onikslerle dolu bir odada hapisken Deamon dışarıda onu nasıl geri alabileceğinin çözümleriyle boğuşuyor. Ailesi de dahil ırkından kim varsa karşısına almaya da kararlı.Her neyse. Yurt dışında çıkmasına şunun şurasında 9 güncük bir zaman dilimi kaldı. Ülkemizde de en kısa zamanda kavuşmak dileğiyle. 
Hazır ilk bölümü okumuşken, alıntı paylaşmamak da olmaz. XD
Bu kitapta ayrıca Arum'lardan HUNTER'ı da göreceğimiz için size Obsession'ı da incelemeden geçmeyi demek istiyorum. :D

İlk Bölümden Alıntılar; 

ALINTI 1:
"Kapılar kapandığından, Kat benden koparıldığından beri, otuz bir saat kırk iki dakika ve yirmi saniye geçmişti."  - Deamon


ALINTI 2:
Anılarım, kapılar mühürlenip kapandıktan sonra bulanıklaşmıştı. Deamon'ın ayrılık sözcükleri her uyandığım an aklıma geliyordu. Seni seviyorum Kat. Hep sevdim. Hep seveceğim. Kapılar kapanırken bir tıslama sesi duyulmuştu ve ben, Arumla yalnız başıma kalmıştım.



ALINTI 3:
"Sana zarar vermek istemiyoruz ama bir tehdit durumu söz konusu olursa, seni durduracağız. Anladın mı, Katy?" Cevap vermek istememiştim ama lanet olası oniks bilekliklerinde kurtulmak istiyordum. "Evet."
"Güzel." Gülümsedi. Bu gülümseme yapmacıktı ve çok da dost canlısı değildi. 


ALINTI 4:
"Ne yaptığını sanıyorsun Deamon?" Ethan Smith'in sesinin seviyesi, beni döndürdü...
Vücudum harcanmamış güçle sarsıldı. Beni durdurmaya çalışmamalılardı. Hiçbiriniz beni durdurmaya çalışmamalıydınız. Ethan ellerini önünde kenetledi. "Bir insan kız için kendi ırkını riske atmaya razı olamazsın."
O, seninle tartışacağım bir konu değil.


ALINTI 5:
"Deamon." Dawson arkamdan kapıyı çarptı. "Kızgınsın, biliyorum."
Başka bir enerji patlaması benden çıktı ve çatının tavanına isabet etti.Ahşap çatladı.."Hiçbir fikrin yok, kardeşim."
"Biz, Kat'i kurtarmak için ne yapcağını biliyorduk, seni güvende tutmak istedik. Hepsi bu."
"En iyi çözümün topluluğun beni kilit altına alması olduğunu mu düşündün?"
"Biz-"
"Beni durdurabileceğini mi düşündün? Onu kurtarmak pahasına dünyayı yakacağım." 












DİPNOT: Çeviriler -iyi, kötü- şahsıma aittir. Bu blogdan çeviri vs paylaşımlarından blog adı değil, LİNK belirtin, lütfen. Sevgiler,

*Kitap Telvesi'nde Çekiliş !*

16 Ağu 2013


Offf! Kapağından ötürü gözümün ne zamandır üzerinde olduğu kitaplardan birine *Kitap Telvesi*'nde Çekiliş varmış.Ben katıldım, siz de eksik kalmayın. :D

Vampir Knight Türkçe Manga'dan Kesitler !

15 Ağu 2013


Sabah sabah gelen bombaya bakın ! Vampir Şövalye çeviriye girmiş ve Akılçelen Kitaplar mangayı çeviriye aldıklarını göstermek adına küçük birkaç paylaşımda bulunmuşlar. Her ne kadar resimler mangadan kısa bir bilgi amacıyla paylaşılmış olsa da -edit görecekmiş- benim için manganın Türkçe'ye basılı olarak döneceğini görmek yeterli zaten.Bu paylaşımlardan yola çıkarak manganın çeviride olduğunu ve yakında ellerim(iz)de olacağını söyleyebilirim. :D

Gelelim örnek paylaşımlara;



 


Bu sahneyi izleyenler/okuyanlar olarak unutamayız tabii ki. İlk ısırık! :D














  Şu mangayı kitap olarak elime alacağım anı iple çekiyorum !

















FullMetal Alchemist Türkçe Manga Geliyor.

14 Ağu 2013


Evet, harika bir haberi sizlerle de paylaşmak istedim. Ülkemizde çok sevilen Anime/Manga serilerinden Death Note mangasının Türkçe çevirisiyle iyi bir kitle yakalamış olan Akılçelen Kitaplar, Death Note'tan sonraki projelerinde FMA'yı seçtiler. 
FMA'da bilindiği üzere biz anime ve manga severlerin hayranı olduğu kaliteli bir seri olmasını yanı sıra çok da etkileyici bir konusu var.
Edward'ı basılı kitap olarak okumak çok farklı olacak eminim. Sabırsızlıkla bekliyorum açıkçası.Tek sinir olduğum nokta ismi ! FMA'yı da kullanmışlar ama Çelik Simyacı olarak çevirilmiş halini de kullandıkları için pek hazzetmedim isimden.Keşke kullanmasalarmış. Ama en azından çıkıyor, buna da şükür. :D

Mangamızı bilmeyenler -gerçi pek sanmıyorum ama- konusundan bahsedersek; üç kardeşin küçükken annelerinin ölümünden sonra, büyük bir simyacı olan babalarının eşyaları arasında ellerine geçirdikleri bir notta yazan çember denklemini uygulayarak annelerini hayata geri getirmek isterler. Fakat bunu denedikleri sırada istediklerinden daha fazla kayııp verirler ve maceramız böylece başlar.
Detaylı Bilgi İçin; FMA TÜRKİYE'ye de bakabilirsiniz.


Bunun yanı sıra Akılçelen Kitaplar Vampire Knight'ın da mangasını aldıklarını açıkladılar. Pek yakında onları da yeniden görebileceğiz. Hatta basılı olarak okuyacağız. Zero'yu tekrar okumak için sabırsızlanıyorum. 

Vampire Knight'tan bahsetmem gerekirse; Yuuki adındaki esas kızımızın bir karma okulda -vampir ve insan okulu olduğu için karma- Gündüz sınıfında öğrenim görüp aynı zamanda okulun Gece Sınıfı'ndaki öğrencileri ve Gündüz Sınıfı'ndaki öğrenicleri arasındaki etkileşimi kendisi gibi bir Gündüz Sınıfı öğrencisi ve ayrıca eski bir Vampir Avcısı olan Zero ile sağlarken Gece Sınıfı'nın liderine karşı bir aşk hissetmesini konu alıyor. Manganın gidişatı animesine göre çok farklı olduğunda bu mangayı FMA'dan daha çok bekliyorum. Zira bi' yerden sonra sinirimden bırakmıştım. XD

İlk Öpücüğün Büyüsü || Jennifer Probst [Yorum]

13 Ağu 2013


İlk Öpücüğün Büyüsü
Orijinal Adı: The Marriage Bargain
Edisyonu: İlk Öpücüğün Büyüsü
Bağlı Olduğu Seri: The Marriage to a Billionaire# 1
Yazar: Jennifer Probst
Yayınevi: Nemesis Kitap
Goodreads Puanı: 3,80

İnceleme Linkleri: Goodreads || Amazon

Bazı anlar büyülüdür. Herkesin o anla ilgili bir hayali vardır. İlk öpücük, ilk evlilik teklifi, evet denen o an...Alexa için bu anların hiçbiri hayal ettiği gibi gerçekleşmemişti ve bunun tek bir nedeni vardı: Nick.Daha lisedeyken onu öpen ilk erkek Nick olmuştu. Yıllar sonra karşılaştıklarında aniden evlenme teklif eden de Nick'ti. Tabii söz konusu Alexa olduğunda, bunun, birbirini seven iki insanın yapacağı türden 'normal' bir evlilik olması beklenemezdi. Aralarında bir anlaşma yapacaklardı. Bu anlaşma bittiğinde yollarını sessizce ayıracaklardı. İkisinin de bu sahte evlilikle elde edeceği bazı şeyler vardı. Bunlar için birbirlerine bir yıl katlanacaklardı. Katlanabilirlerse..


Whou! İşte bana panzehir olan ve işte uzun-epey uzun-bir aradan sonra kitap yorumum. Ne zamandır, ne okuduğum kitaplardan tat alabiliyorum ne de yorum yapmak için bir isteğim var. Okuduğum kitapların bazılarını okuyup geçtim. Yorumlarını da üşendiğimden yazmadım. Bazıları değmiyordu zaten. Ama bu kitabın yorumunu yapmam gerek. Zira kitabın bana yaşattığı durumu tek bir cümleyle özetlersem; "İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş." demem yeterli olur.
Pazar günü yaptığımız bir gezintide hiçbir beklentim olmadan öylesin, kitapçıya girmişken eli boş çıkmamak adına almış olduğum İlk Öpücüğün Büyüsü bana tam bir ilaç gibi geldi. Bu yüzden de kitabı yorumsuz bırakmak bu kitaba yakışmaz dedim.

Aslında öyle ahım şahım bir konusu/kurgusu yok ama yazarın harika -hatta bana göre  muhteşem- bir kalemi olduğu için kitap okurken resmen akıyor. *tabikısacıkolmasınınbunlaalakasıyok XD*
Yazarın anlatımını cidden çok beğendim hatta ikinci kitaptan küçük bir merakla kitabı sonlandırdığı için ikinciye bakmayı düşünüyorum. Çünkü ileri ki kitapların nasıl olacağını cidden merak ettim.Tek şikayetim kitabın kısa olmasından ötürü konunu çabuk sonlanması oldu. Onun dışında keyifle okudum.Hem aşkı hem de komedi ögelerini çok iyi vermiş yazar. Tavsiye ederim.



Konumuza gelecek olursam; klasik çocukluk arkadaşı olan ama birbirlerinden ancak bir kedi ve köpeğin hazzettiği kadar hazzeden Alexa ve Nick'in yıllar sonra tekrar karşı karşıya gelmesini ve 13 yıl önceki bir öpücüğün, derinlere gömülse de hiç unutulmadığı o anları gün yüzüne çıkarmasıyla başlıyor.
Kızımız Alexa diğer kızlara oranla tam bir inek ! Kitap kurdu, kendi kitapçısı var. Okumayı, şiir yazmayı ve soyut resimler yapmayı seven kendi halinde bir tip. Ve ayrıca da çok tutkulu bir genç kadın.. Nick ise, aile sevgisinden mahrum büyümüş, sevgiye ve aile bağlarına inanmayan, sert kabuğunun arkasında çok iyi bir yüreğe sahip bir genç adam. Nick ve Alexa küçüklüklerinden beri birbirlerini tanıyorlar ama Nick için Alexa kız kardeşi Maggie'den farksız veyahut öyle görmeyi tercih ediyor. XD 13 yıl önce sık sık yaptığı gibi bir gün yine Alexa'yı kızdırmaya çalışırken arlarında bir inatlaşma oluyor ve dostumuz kızın ilk öpücüğünü bu sayede alıyor. Ama bu ilk öpücük aşk öpücüğü olmadığı için de Alexa'yla bir de alay edince yıllar sonra olacakların ilk temelini atmış oluyorlar.

Günümüze gelirsem Alexa ailesinin evini ipotekten kurtarmak için en kısa yoldan para edinmenin zengin bir kocayla evlenmek olduğunu düşünüyor. Hatta bu kısımlarda bir de doğa anaya kocasında aradığı özellikleri sıraladığı bir liste yazı göndermesiyle beni yerlere yatırıyor. Gerçi kitabın birçok kısmı böyle komik ama listede yer alanlar kesinlikle inanılmaz :D Sonra efendim, kızımız bu durumuna çözüm aradığı sırada Nick'te, Earl amcasının kendisine bıraktığı şirketi devralabilmek için en kısa zamanda evlenmesi ve bir yılda evli kalmak zorunda olacağı için kendisiyle sadece iş ilişkisi yürütecek ve bir yıl sonra arkasına bile bakmayacak bir eş aramaktadır.

Eh, bu iki inatçı keçinin ortak iletişimleri olan Mag durumları öğrendiğinde ise, her ikisine de harika bir öneri sunar. Ama ! Ama ! Ne Nick ne de Alexa bu öneriye balıklama atlar zira çiftimiz AK ve KARA tabirinin en canlı örnekleri olarak yaşıyorlar. Ne tuttukları takımlar uyuşuyor ne istedikleri gelecek. Biri çocuk ister diğeri sevgisiz bir ilişki, birisi hayvan sever diğer halısını hayvandan daha çok sever. :D Neyse. Mecburiyetin gözünü seveyim ben. Yapacak bi'şeyleri olmadığını anlayınca mecburen birbirlerine katlanmayı kabul ediyorlar.Bunun üzerine de çiftimiz bir yıl sürecek bir evlilik anlaşmasıyla hayatlarını bağlarlar. Ama ve lakin Ama gelin görün ki 13 yıl önceki şeyler unutulmamıştır. Evlendikleri andan itibaren zaten hatları koparıyorlar. Aslında biraz daha çekişmeli olsaydı kitap daha tatlı olurdu ama yazar yine de her şeyden dozunda vermiş.Uzun lafın kısası bu kitabı öneriyorum. Okuyun. :D


İlk Öpücüğün Büyüsü||Jennifer Probst
İlk Öpücüğün Büyüsü||Jennifer Probst


MY RATING: 4




 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS