SUSAN ELIZABETH PHILLIPS - WYNETTE, TEXAS SERİSİ ALINTILAR

23 Ara 2016




Biz yine harika bir tur ile geldik. Pegasus Yayınları'ndan çıkan Susan Elizabeth Phillips, bir tanecik SEP'imizin yeni kitabı TAŞ BEBEK turu bizde. 

Daha önce Chicago Serisi ile kalbimizi çalmıştı. Şimdi de yeni serisi Wynette, Texas'la karşımızda.
Taş Bebek bu yeni serimizdeki bir novella. Seri giriş kitabımız.

Taş Bebek'te, küçükken hayatın çeşitli zorluklarına göğüs germiş Fleur ve hayattaki herkese inancını kaybetmiş Jack'in yeniden yaşama tutunmaları, kalplerindeki kırgınlıkları iyileştirmelerini okuyoruz.
Biz ekip olarak kitapları çok beğendik. Ve inanıyoruz ki siz de çok seveceksiniz. :)

-----

Bookpage Dergisi tarafından "Romantik Komedi yazarlarının en değerlisi" olarak adlandırılan SEP'in mufağında bir daktilo yardımı ile yazdığı kitapları otuzun üzerinde dile çevrilmiş, birçok ülkede ise çok satanlar listesinde yer almıştır.

***

Wynette, Texas SEP'in kaleminde okuyacağımız yeni serimiz.
Ben de size bu seride çevrilmemiş kitaplardan alıntılar paylaşacağım. Aslen bu seriye başlamışız da, daha önce okurken seri detayına bakmadığım için fark etmemiştim. Pegasus Yayınları'ndan AŞK KAPIYI ÇALINCA ismiyle çevrilen What I Did For Love bu serideki dördüncü kitabımız. Biz bağımsız olarak okuyup hemen akabinde Chicago Serisi'ne geçtiğimiz için çok alakasız kalıyor ama bu seriyi okurken yeniden bir ele almak isteyebilirsiniz. :)
Bu serimizde -şu an için- iki adet novellamız var. Ve bunlardan ilki de Taş Bebek (Glitter Baby). Bunu bastıklarına göre diğer novellanın da basılacağı kanısındayım.

Dip not düşmem gerekirse, alıntılara baktığımda en merak ettiğim kitap Meg Koranda'nın kitabı olacağa benziyor. Zira çevirmemiş olsam da diğer paylaşılan alıntıları da oldukça keyifliydi ki bir de Korandalar'da ayrı bir hava var galiba. :D

Turumuzdaki diğer gönderilere erişmek için;

Cast - Chicago Serisi Tanıtım - Yorum ve Alıntılar; Yeppuda Kitaplık - Kitap Rüyası
Yorum ve Kitap Tanıtımları: Ve Mutlu Son Blog








Orijinal Adı: Giltter Baby
Edisyonu: Taş Bebek
Yazar: Susan Elizabeth Phillips
Yayınevi: Pegasusu Yayınları
Sayfa Sayısı: 512
Türkiye Yayın Tarihi: 07.12.2016

"Sorun yok, Çiçek,"diye fısıldadı kaba bir ses. "Sadece benim."

                                  ***

Jake'in içindeki duvarda -sağlam olduğunu sandığı o duvarda- bir delik açmıştı ve Jake bütün duvarın yıkılacağından korktuğu için o zamandan beri tek kelime yazmamıştı.

                                   ***

Jake Koranda, Fleur için hiç tanımadığı büyük annesi kadar ölüydü.










Orijinal Adı: Fancy Pant
Edisyonu: Henüz yayımlanmadı.
Yazar: Susan Elizabeth Phillips
Yayınevi: Gallery Books
Sayfa Sayısı: 495
Türkiye Yayın Tarihi: Henüz yayımlanmadı.

"Beni istiyorsan, beni kazanman gerekiyor. Ve bayım, kolay değilimdir."

                                  ***

"Tam düşündüğüm gibi, erkekler bu dünyaya benim gibi kadınları eğlendirmek için gelmiş."

                                  ***

"Bazı noktalarda insanlar ya çocukluklarındaki yarlardan kurtulmak isterler ya da sonsuza kadar sakat kalmak."









Orijinal Adı: Lady Be Good
Edisyonu: Henüz yayımlanmadı.
Yazar: Susan Elizabeth Phillips
Yayınevi: Avon
Sayfa Sayısı: 384
Türkiye Yayın Tarihi: Henüz yayımlanmadı.

Parmakları yardımıyla sandalyesinden kalktı ve kollarını Kenny'nin boynuna dolayıp kucağında doğruldu. 
Kenny bir kaşını kaldırdı. "Bir şey mi kaçırdım?"
Emma, ağzına çekici olduğunu umduğu bir gülümseme yerleştirdi ve dudaklarını kıpırdatmadan konuştu. "Beni derhal öp."
"Hayır," dedi Kenny öfkeyle.
"Neden?"
"Çünkü tavırların hoşuma gitmedi."
"Özür dilerim."
Kenny bakışlarını onun dudaklarına sabitledi. "Pekâlâ, seni öpeceğim."

                                                               ***

"Başarılı yetişkinlerin küçükken nasıl kötü muamele gördüklerini dinlemekten daha kötü bir şey yok, değil mi?"










Orijinal Adı: First Lady
Edisyonu: Henüz yayımlanmadı.
Yazar: Susan Elizabeth Phillips
Yayınevi: Avon
Sayfa Sayısı: 384
Türkiye Yayın Tarihi: Henüz yayımlanmadı.

"Bana dünyayı farklı şekilde gösteriyorsun. Sen, sabahları uyandığımda kalbimin karşılaştığı ilk şeysin. Uyumadan önce de aklımdan geçen son şey."

                                         ***

"Yaşadığım her an, sana baktığımda gün ışığı gibi ışıldıyorsun. Ben seni tanımadan önce yaşamıyordum. Ne istediğimi bildiğimi sanıyordum, ama hiçbir fikrim yoktu aslında. Ve sen hayatımın içine dalıp onu sonsuza kadar değiştirdin. Seni seviyorum, sana hayranım, sana tutkunum, sana tapıyorum."

                                         ***

"Senin içinde olmayı seviyorum. Ve yüzüne dokunmayı. Ve gözlerimi açtığımda bunun, senin gerçek olduğunu bilmeyi."









Orijinal Adı: What I Did For Love
Edisyonu: Aşk Kapıyı Çalınca
Yazar: Susan Elizabeth Phillips
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 488
Türkiye Yayın Tarihi: 19.02.2010


"Seni seviyorum,"diye fısıldadı.
"Sen delisin."
"Sen de müthiş bir şeysin."
                
                ***

"Bana âşık falan olmuyorsun."
"Buna kendim de inanamıyorum. Tanrı'ya şükür henüz sadece kıyısında dolaşıyorum."

                ***

"Seninle hiçbir yere gelmiyorum."
"Göreceğiz. Senden güçlüyüm. Ve daha acımasızım. Hem de çok daha umutsuz durumdayım."











Orijinal Adı: Call Me Irresistible
Edisyonu: Henüz yayımlanmadı.
Yazar: Susan Elizabeth Phillips
Yayınevi: William Morrow
Sayfa Sayısı: 385
Türkiye Yayın Tarihi: Henüz yayımlanmadı.


"Burası Amerika. Düşünce özgürlüğümüz var!"
"Yanılıyorsun. Burası Teksas. Ve göz önünde tutulacak tek düşünce benimki."

                            ***

"Meg! Seni seviyorum! Seninle evlenmek istiyorum!"
"Çok garip," dedi duraksamadan. "Sadece altı hafta öncesine kadar bana Lucy'nin senin kalbini nasıl kırdığını anlatıyordun."
"Yanılmışım, Lucy benim kafamı kırmış."

                            ***

"Seninle olmak zor olmalı," dedi Meg. "Dışarıda Bay Mükemmel. İçerde Bay Şeytan."
"O kadar zor değil. Dünyanın geri kalanı sen kadar anlayışlı değil."














Orijinal Adı: The Great Escape
Edisyonu: Henüz yayımlanmadı.
Yazar: Susan Elizabeth Phillips
Yayınevi: William Morrow
Sayfa Sayısı: 416
Türkiye Yayın Tarihi: Henüz yayımlanmadı.


"İyi yapabildiğin ne varsa daha iyisini yap!"

                                       ***

"Bunu kabul etmekten nefret ediyorum ama bazı günler başka insanların sorunlarını duymak neşelenmeme sebep oluyor."




Son Cadı Avcısı [The Last Witch Hunter) - Film İncelemesi

17 Ara 2016


Orijinal Adı: The Last Witch Hunter
Türkçe Adı: Son Cadı Avcısı
Yapım Yılı: 2015
Türü: Korku, Fantastik, Büyü, Doğaüstü
IMBD: 6/ 10
Puanım: 7/10


İki gün önce boş bir vaktimde izlediğim güzel bir filmdi. Cadı Avı'ı diye bir kitap okumuştum birkaç yıl önce, onda cadıların bir topluluktakiler tarafından nasıl avlandığını, neler yaşadıklarını anlatıyordu. Film ise kısmen aynı şeyin avcı gözünden olan kısmıydı.

Ama itiraf etmem gerek; geç izlediğim için hayıflandığım bir film oldu.

Konu ve dış mekân efektleri olarak gerçekçi bir çalışma sunmuşlar, lakin tek bir sıkıntı yaşadım. Film fazla karanlık bir ışıklandırmada çekilmişti. Evet, konusuna bakarsak bu karanlık ortam uygun gibi geliyor ama izleyici için fazla göz yorucu olduğunu düşünüyorum. İzlerken epey zorlandım. Yine de güzel bir film olduğunun altını çizerim. Vin Diesel'in oynadığı her şeyde olduğu gibi bu da harika bir oyunculuk göstergesiydi.
Film, konuya direkt girdiği için ilk başlarda çok anlamsız ve yorucu geliyor. Konuyu bilmeyen ya da filmi takiplemeden tesadüfen izleyen biri için çok hızlı bir giriş olduğu kanısındayım. 

Konumuz 800 yıl önce yaşanan bir olayla başlıyor. Klauder ve Balta ve Haç topluluğu cadılar kraliçesinin insanlığı yok etme planını engellemek için kraliçe ile bir savaşa girerler. Bu savaşta birçok insan ölür, hatta ölenler arasında Klauder'ın ailesi de vardır. Kızı Elizabeth ve eşi Helena'yı kaybeder. 

Balta ve Haç ekibi ile birlikte kraliçeye birebir savaş açar. Herkes bir bir ölürken kraliçeye direkt saldıran Klauder kraliçe tarafından bir lanetle sihirlenir. Kraliçe ölürken Klauder'ı ölümsüzlük ile lanetler ve dünyada yaşayarak acı çekmesini ister. Son saldırısını da yaptıktan sonra tuzla buz olur.
Ve filmimiz böylece başlar.
800 yıl sonra.
Klauder kraliçenin kendisini lanetlediği andan bu zamana, yani 800 yıldır ölümsüz bir şekilde yaşamaktadır. Birçok şey görmüştür. Birçok cadı ve türü ile tanışmıştır.

Ama her şey gibi o da değişmiştir. 

Kraliçenin kendisine yaptığı lanet büyüsünden sonra Klauder kendini insanları korumaya adamış ve b
ir acı avcısına dönüşmüştür. Balta ve Haç'ın günümüzdeki haliyle insanlar ve cadılar arasındaki köprü görevi gören topluluğuyla beraber cadılara savaş açmaya devam eder. Bu sürecinde Dolan sıfatı verilen bir rahip görevlerinde Klauder'a yardım etmesi için seçilip, yemin ettirilir.
Klauder'a Dolan olarak destek veren emektar arkadaşı hastalanıp, ölür. Ama Klauder bu ölümde bir tuhaflık olduğunu anlar ve araştırırken bunun bir cadı büyüsü olduğunu keşfeder. Hem de 800 yıl öncesine dayanan kadim büyülerden biri olduğunu. Büyünün izlerini takip eder ve Belial adındaki bir erkek cadıya ulaşır. "Kendi ölümünü hatırla..." diyen cadının ne yapmak istediğini, ne anlatmaya çalıştığını bulabilmek için geçmişte gitmesi gerektiğini anlar.
Bunun için de büyü satan bir bara gider. Bardaki kızdan kendisini öldüğü, yani ölümsüz olduğu ana göndermesini ister... 
Belail ise ilk kez burada Klauder ile yüz yüze gelir.
Filmin asıl olayı buradan sonra başlıyor. Klauder istediği cevabı bu yöntemle bulamaz ama hem 36.Dolan'ı uyandırmak, hem de neler olduğunu tam olarak anlamak için 37. Dolan'ın yemin etmesiyle olayları araştırmaya karar verir. Belail ise Klauder'a saldırırken arkasında küçük bir de parça bırakmıştır. 
Burada kilit nokta Klauder'a hafıza büyüsü satan Chloe adındaki aslen bir cadı olan ama bunu herkesten gizlen kızımız. Kendisi bir Dream Walker(Rüyada Gezen)'dır ve bu gücünü saklamaktadır. Belail'in bara saldırdığı gece arkadaşını öldürmesi yüzünden Klauder ile onu bulmaya karar verir.
Sırlar, ihanet, gerçeklik, hayal ve daha birçok şey bu kısımdan sonra gelişiyor.

Filmin ilerleyişi bu kısımlardan sonra değişiyor. Konuya hâkimiyetiniz biraz daha kuvvetleniyor ve merak içerisinde ama heyecanın az olduğu bir şekilde izliyorsunuz. Fakat bu kısımdan sonrası hızlı bir adrenalin ile ilerliyor. Çünkü cadı kraliçe 800 yıl sonra yeniden doğuyor ve bu doğuşunun Klauder'ın üzerindeki lanetle bir bağlantısı var. Bu da filmin çıtasını yükselten nokta oluyor.
Genel olarak çok seveceğiniz bir film. Özellikle de sonlara doğru. Zira konuya hâkimiyetiniz ve konunun oturması ile çözüme ulaşan sırlar sonlara doğru film için fikrinizi epey değiştiriyor. Bir şans verebileceğiniz bir film. Her ne kadar daha iyilerini izlediğimi düşünsem de güzeldi. :)

FRAGMAN

Elisa Di Rivombrosa [DİZİ İNCELEMESİ]

11 Ara 2016


Adı: Elisa Di Rivombrosa
Bilinen Adları: Elisa
Sezon Sayısı: 2
Bölüm Sayısı: 52
Türü: Romantik, Macera, Pembe Dizi 
Yapım Yılı: 2003
Türkiye Yayını: TV8


Sonraki Uyarlama: La Figlia Di Elisa - Ritorno A Rivombrosa
Sezon Sayısı: 1
Bölüm Sayısı: 16
Yapım Yılı: 2007





Herkese merhaba!


Bundan bilmem kaç sene önce  TV8'de izlemiş olduğum Elisa Di Rivombrosa, TV8'deki adıyla Elisa hakkında bir tanıtım yazısı geçmeye karar verdim. Dönem dizileri hakkında kimle konuşsam şu sıralar rağbet gören Outlander dışındaki dizileri bilen yok ne yazık ki. Özellikle de Elisa'yı. Kendisi hem eski bir dizi olduğu, hem de araştırıldığında geniş ve net bir sonuç alamadığınız bir dizi olmanın azizliğine uğruyor.

Diziyi izlemek istediğinizde bölümlerini bulamıyor, bulduklarınız da tüm sezonları kapsamıyor maalesef. O yüzden dizi hakkında çok bir kaynak mevcut değil.Ben de hem historical sevdiğimden, hem de uzun süredir aklımda olduğundan dizi için bir tanıtım geçmek istedim.


Neyse, diziyi çok net hatırlamıyor olsam da temel hatları hâlâ aklımda. 
Dizimiz üç sezondan oluşuyor aslen: 
İlk sezonumuz Elisa, Rivombrosa Kontesi olana ve Fabrizio'yu kaybedene kadar süren kısmı içeriyor. İkinci sezon Elisa'nın Rivombrosa topraklarını korumak ve kızına bakmak için çabalarken Baron .. üçüncü sezonumuz ise ilk iki sezondan bağımsız olarak Elisa'nın Fabrizio'dan olan kızı Agnese'i ve Elisa'nın ezeli düşmanı Lucrezia'nın oğluyla aralında gelişen aşkı anlatıyor.Ben ilk sezonu ve ikinci sezonu çok sevmiştim. Zira Elisa'nın hikâyesi çok güzeldi ama kızının ve Andrea'nin sezonu çok yavandı. Zaten Agnese annesini ve Christian'ı falan kaybedince abisinden başka kimsesi kalmamıştı. Sarmadı o yüzden. 


Elisa, Rivombrosa Malikanesi'nde hasta ve yaşlı Kontes Agnese'e yardımcılık etmektedir.
Kendisi fakir bir köylü kızı ama çok bilgili birisidir ki bu sayede kontesin yardımcılığında mürebbiyeliğe yükselecektir.

Elisa, hem bilgisi, hem kibarlığı hem de iyi kalpliliğiyle kontesin kalbini çalmıştır ve kontes Elisa'yı kızı kadar sevmeye başlar. Öyle ki Elisa ile orduda askeri görevini yapan oğlu Kont Fabrizio hakkında sohbet etmeye, onu ne kadar özlediğinden bahsetmeye gidecek kadar... 

Elisa malikaneye alışmaya başladığı sıralarda ise Kont Fabrizio, bir gün ansızın döner ve çiftimizin tutkulu, inişli çıkışlı ve bol entrikalı aşkları da başlar.

Fabrizio, tam züppe bir kont olduğundan, ya da öyle davranmayı seçtiğinden Elisa'yı annesinin yanında ilk gördüğü an yatağa atması gerekenler listesine ekler! Ama bilmediği şey Elisa'nın bir bakışla, bir tatlı sözle baştan çıkacak bir kadın olmadığıdır. Elisa, değerleri olan ve bu değerler uğruna yaşayan bir kadındır. Bu sebepten de Fabrizio kendisine ne kadar yaklaşırsa sınırlarını o kadar belirginleştirerek ona sürekli karşı koyup Fabrizio'yu reddeder. Eh, tabi bu da Fabrizio gibi bir çapkın için kazanılması gereken bir savaşa dönüşür... Ve böylece imkânsız ama bir o kadar da etkileyici bir aşk başlar.

İlk sezonda Elisa ve Fabrizio hem aşkları için sınıf savaşı verirler hem de kralları için düzenlenen suikasti engellemek için çabalarlar. Bu çabanın sonucu ikisi için de sınıf farkını ortadan kaldırır. İmkânsız aşk tüm zorlukları yener.

İkinci sezon ise; Elisa kral tarafından Rivombrosa Kontesi ilan edildikten ve Fabrizio ile evlenip kızını doğurduktan sonra, Fabrizio'yu kaybetmesi ile başlar. Aradan geçen 5-6 yıl sonrası ile de devam eder. Hem kızını hem de topraklarını korumak için savaş veren Elisa arka planda da eski düşmanı Lucrezia ile savaş vermeye devam eder. Bütün bunların arasında ise Fabrizio'dan sonra kalbini kimseye açmamış olan Elisa'nın hayatına ansızın giren Christian'a âşık olması ile ilerler.


Üçüncü sezonumuz da 20 yıl sonrasını ele alıyor. Elisa ve Fabrizio'nun küçük kızları Agnese ile Lucrezia'nın oğlu Marki Andrea'nın arasında doğan aşkı anlatıyor. 

Elisa'nın ölümünün ardından Agnese ağabeyi Martino ile beraber yaşamaktadır. Geçmişe dair hiçbir şey bilmeyen Agnese'i göl kenarından gören Andrea'nın onun kim olduğunu bilmeden Agnese âşık olması ve ikisi arasındaki imkânsız ve tutkulu aşkın konu aldığı bir sezon.
Çok tutulmadığı için 16 bölüm ile sonlandırılmıştır.





Bu da efsanevi açılış şarkımız. 


TÜYAP KİTAP FUARI ÇIKARTMAM | 19 - 20 KASIM 2016

9 Ara 2016



Bu sene 12-20 kasım tarihleri arasında düzenlenen, artık biz kitap severler için rutin olan 35. İstanbul Tüyap Kitap Fuarı'nı da geride bıraktık. XD

Dolu dolu, keyifli, şen şakrak bir fuar oldu benim için. Son birkaç yıldır fuarda böylesine gezme fırsatı elde edememiştim. Özellikle de iş yoğunluğumdan ötürü denk getiremiyordum. Bu sene ise önceliği kendimden yana kullandım ve dostlarla beraber verimli bir fuar atlattım.


***


Cumartesi günümüzü sevgili yazarımız Meral Kır'ın imzasında geçirdik.

Yine kalabalık ve bayağı hareketli bir imza oldu bizim için. Uzun zamandır görmediğimiz okur arkadaşlarımızı gördük, yeni ve çok tatlı insanlarla tanıştık. Hepsi birbirinden şeker insanlardı. Daha da önemlisi o keyifli sohbetleriydi. Tabii bir de MEHMET SANCAKTAR'ın ne zaman çıkacağı konusu. :D Her ne kadar bu konuda önce Hakan diye yakarsam da fuarda imzaya gelenleri 2/4'sinin 'MEHMET ne zaman çıkıyor?' sorusundan sonra geri adım atmak zorunda kaldım.  Yine de 'Yılmak yok, yola devam!' diyorum. Elbet Hakan'ı da okuyacağım günler gelecek!


Özetle cumatesi günü bizim için güzel ve yoğun bir imza etkinliğiyle geçti. Saat 12 sularında fuara vardığımızda kısa bir süre dinlendik ve 3'e doğru kalktığımızda artık tam gezeceğimizi düşünürken yolda Meral Kır diyerek imza alanlar sayesinde gezme planını ertesi güne bıraktık. :)))


Pazar günü ise, Instagram ve facebook üzerinden yürüttüğümüz Kitapla Mola tur ekibimizle hem keyifli hem de müthiş eğlenceli zaman geçirdik. Aslen mottomuz; GEZMEYE GİDİYORUZ! idi. Ama fuar alanına girdiğiniz de -ve elbet tabi kitap kurdu iseniz- o havayı soluyunca kitaplara karşı koyamadık.

Bir de baktık ki poşetlerimiz önce dolmaya, sonra da ellerimizdeki poşet sayıları artmaya başlamış, farkında bile değiliz. İşte o an alabildiğine gezmeye, aklımızda olanlardan ziyade ilgimizi çeken ne varsa almaya karar verdik.

Yeppuda Kitaplık&Kitap Rüyası ve Kitap Soluğu ile yayınevlerinin stantlarını gezerken hem çalışan arkadaşlarımız ile görüştük hem de yeni yeni insanlar tanıdık. Yayınlerinden gözde kitaplarla birer ekip foto çektik. Eğlencemize eğlence kattık. XD














KARANTİNA - BEYZA ALKOÇ [YORUM&PLAYLIST]

30 Kas 2016


Eser Adı: Karantina
Yazar: Beyza Alkoç
Yayınevi: İndigo Kitap
Tür: Gençlik, Gizem, Aşk
Puanım: 4/5

Yıldızları görebilmek için duvarları arasında yaşadığımız evimizden vazgeçtik.

"Sadece bedenlerimizi değil, ruhlarımızı da karantinaya aldılar. Ne bu karantinadan çıkabiliyoruz, ne de birbirimizden ayrılabiliyoruz. Bundan sonraki tek savaşımız bu karantinadan kurtulmak. Kurtulduğumuzda da birlikte olacağız, ama özgür…Savaş bitti, ve biz sağ kaldık.Savaş bitti, ve biz hâlâ ayaktayız."

Zeynep, yeni okuluna başladığı ilk gün kendini bir felaketin ortasında bulmuştu. Salgın bir hastalık nedeniyle okulu karantinaya alınmış, akşamında ise kendini okulun karanlık koridorlarında bir kız öğrencinin cesedinin başında bulmuştu. Üstelik yalnız değildi, onlar da yanındaydı; mahşerin diğer üç atlısı. 

Bu, yalnızca bedenleri değil ruhları da karantinaya alınmış dört kişinin hikâyesi. Bu, onların özgürlüklerine ulaşmak için yaşadıkları esaretin hikâyesi. Bu, birbirlerinin her şeyi haline gelen, gökyüzündeki son yıldız yanıp kül oluncaya kadar birlikte olacaklarına söz veren dört arkadaşın hikâyesi. Bu, mahşerin dört atlısının hikâyesi. Şimdi, bizimle misiniz?




İndigo Kitap'tan çıkan Beyza Alkoç'un gençlik romanı KARANTİNA turumuzda bugün playlist ve yorumum ile sıra bende. :)

Uzun zamandır yorum girmediğimden açtığım arayı böyle güzel bir kitabın yorumu ile kapatmak ayrı bir keyif oluyor benim için. Karantina; gizemli, şaşırtıcı, farklı kurgusu ile bir gençlik romanı. Okurken sizi sıkmadığı gibi yer yer karakterler arasındaki eğlenceli diyaloglar ile konudaki gizemin yanında romantik ve keyifli bir geçiş sağlıyor.

Yazarın daha önce Yakamoz Yayıncılık'tan çıkan Sınır ve Sınırsız isimli kitaplarını okumuştum ki zaten kendisini Wattpad platformunda da takip ediyorum. Asansör isimli bir çiklit hikâyesi de mevcut. Yakında onu da kitap kokusu ile görmek isterim. :)

Sınır ve Sınırsız yetişkin kurguları olmakla beraber hüzünlü aşklar içeren iki hikâye. Sınır çok ayrı ama Sınırsız'î daha çok sevdiğimi belirtmek isterim. Orada Deniz ve Cihan'ın uyumu, yaşadıkları ve yollarını kesişmesi çok farklı bir anlatımla harmanlanmış. Konularına değinmeyeceğim fakat alıp şans verin derim.

Turunu yaptığımız Karantina'ya gelecek olursam kitabı çok beğendiğimi söyleyerek başlayabilirim yorumuma. Kurgu olarak Beyza Alkoç oldukça yaratıcı bir hayal gücüne sahip. Bunu diğer eserlerinde de görmüştüm ama bunda ayrı beğendim.
Gençlik romanı olmasına rağmen sizi içine alıyor. Hele ki "Ay benim, gece senin..." bölümü! Favori bölümüm, favori sahnem. Çok farklı ve yaratıcı bir bakış açısı olmuş. Bu yüzden playlist'i ben aldım. Yorum ve ikisi birleştiğinde daha da anlamlı oluyorlar. ^_^

Zeynep Akay, kendini yürüyen felaket olarak adlandıran, gittiği her yere bela getirdiğine inanan hatta doğduğu andan itibaren lanetli olduğunu düşünen genç kızımız.
Ailesi sorunlu. Bu yüzden de kendini sebep görüyor her şeye.
"Hayatım bugün itibariyle karanlık bir aksiyon filmi ve ben henüz jeneriği bile geçemedim."

Keza bu olayda da benzer bir şey yaşanıyor. Zeynep yeni okuluna daha adımını attığı ilk gününde okul karantinaya alınıyor, bu da yetmiyor gibi genç kızımız bir de cinayete tanık oluyor. Yani cesedi buluyor. Tabii tek başına değil.
Ve konumuz da bu kısımda başlıyor. Zeynep'in kazara tanık olduğu ölen kız o ve onunla beraber cesedi gören soğuk ve duygusuz Onur'un bir anlaşma yapmalarına sebep oluyor.
Karantina sebebi ile okuldan çıkamadıkları için katilin okulda bir yerde olduğunu düşünen Onur Zeynep'i de yanına alarak iki çocukluk arkadaşı ile katili aramaya karar veriyor.
Buradan bakınca basit bir kurgu gibi gelebilir size ama konunun ilerleyişi ve olaylar çok farklı, özellikle sonu sizi şaşırtabilir. Mert, Burak, Onur ve Zeynep ile çıktığınız bu yolculukta hem gülüyor hem de merakla okuyorsunuz. Zeynep'in deyimiyle "Mahşerin dört atlısı" olan bu gençler sizi konuya hapsediyor. Kendinizi o kitapta, sanki okulun içinde Karantina'da buluyorsunuz. Bittiğinde, İkinci kitap ne zaman?, diye sormaktan kendinizi alamayabilirsiniz. Zira öyle bir bitiyor ki "Benimle misiniz?" diyen Zeynep'e, siz de "Seninleyim!" diye karşılık verebilirsiniz.

Tabii konunun yanında okulda karantina altında olmaları ve yapacak çok fazla seçenek olmamasının da verdiği bazı şeyler var ki işte bu kısımlar da kitabın gizemli kısmının yanında romantizm ve aşk içeriyor. Gözlerinizden kalpler fışkırabilir o sahnelerde.
İşte bu dediğim sahnelerden biri tam olarak playlistimizin birleşiminden oluşan sahnemiz. Belirtmeden geçemeyeceğim sahnedeki sözler beni benden aldı. Bu sahneyi özellikle okumalısınız diyebilirim. Böylesine güzel kurgulanabilirdi ancak!


Şimdi size o efsane sahneden söz edeyim. Okulun edebiyat hocası öğrencilerin karantina korkusunu ve okuldan çıkamadıkları için havayı dağıtmak adına bir eğlence düzenleme kararı alıyor. 

Okulun Romeo ve Juliet'ini seçeceğiz!
Evet, tam olarak böyle başlıyor bölümümüz. Ama bölümü özel kılan asıl şey edebiyat hocasının sorduğu sorular ve bizimkileri verdiği cevaplar... Onur'un âşık olduğunu nasıl anlarsın sorusuna cevabı ve Zeynep'in şarkı sözü sorusuna verdiği cevap yan yana geldiğinde öyle anlamlı, öyle güzel ki okurken etkilenmemek mümkün değil.
Hatta bi' an durup bu nasıl güzel bir cümleydi, nasıl güzel bir söyleyişti, derken buluyorsunuz kendinizi...
Bu kısımda da playlistimiz devreye giriyor işte. Onur'un "Ay benim, gece senin..."  sözüne karşılık Zeynep'in, "Sıkılırsan güneşten, gece oluruz erkenden..." şarkı sözü ile cevabı ve o sahnenin büyüsü... Okurken sizi daha farklı etkiliyor, o yüzden ancak okurken anlarsınız.

Playlist'imiz de buradayken bir dinleyin, dinleyerek okuyun... Ama 16. bölümden önce dinleyin!

*Gone Girl: OST 
*Gamze: Sonsuza Kadar
*Son Feci Bisiklet-
Elektrot





KİTAPLA MOLA SOSYAL HESAPLAR:




a Rafflecopter giveaway





AŞKIN KOKUSUNU ALDIM | MERAL KIR [KAPAK TANITIM]

26 Nis 2016


Blogumu şenlendirecek bir kapak tanıtımı bile geldim...

Hem renkleri hem de çarpıcı tasarımıyla Sancaktarlar Serisi'nin #4. kitabı olan AŞKIN KOKUSUNU ALDIM için hazırladığımız kapak tanıtımını bir incelemenizi öneririm.

Ayrıca hâlâ Meral Kır'ın kalemi ile tanışmadıysanız çok büyük bir kayıp içerisindesiniz. ;)




Aşkın Kokusunu Aldım 
Meral Kır







Seri: Sancaktarlar Ailesi #4Tür: Romantik PolisiyeEditör: Aylin KaragözSayfa Sayısı: 480
Yayınevi: Aspendos Yayınevi
Yayın Tarihi: Mayıs 2016
Satın Almak İçin: D&R | Okuoku | Kitapyurdu

Konusu:









Aşktan kaçan bir kadın... 
Aşktan yanarak vazgeçmiş bir adam... 
Yaralarını sarmalarına engel olan yalanlar ve geçmişten gelen büyük sırlar...
Hiçbir aşk bu kadar imkânsız olmamış ve hiç kimse aşkı bu kadar çok istememişti.
Futboldaki büyük başarılarını antrenörlüğüne de taşıyan Barış Dağlı için hayat, tek ailesi olan Fırat’tan ibaretti. Onu korumak adına, ustaca kullandığı kelimeleriyle karşısındakini çileden çıkaran Serra Sancaktar’ı hayatına dâhil etmeye karar verdiğinde genç kadının menekşe kokusunu hesaba katmamıştı. Üstelik artık kalbi gibi takımı da tehlikedeydi. Hırsına yenilen oyuncusunun ölümünün ardındaki sırlar, karanlık geçmişi yeniden aydınlattığında Barış’ın önce kalbini, sonra da Serra’yı kurtarması gerekecekti.
Güçlü ve başarılı Serra Sancaktar, etrafına ördüğü duvarların arasında örnek bir hayat yaşarken kendini büyük bir skandalın içinde bulmuştu. Üstelik onu, ailesi için bir tehdit olarak gören Serra, hayatını kâbusa çevirmeye kararlı olan Barış Dağlı’nın puslu gözlerine baktığı andan itibaren artık eski Serra değildi.

Her zorluğa direnen Serra’nın gücü bir tek aşka yetmediğinde, kırılan kalbinin parçalarını toplaması hiç kolay olmamıştı. Çünkü tüm bencilliği ve hainliğiyle, başka bir kadının yaktığı bu adama âşıktı.

Soluksuz okuyacağınız bir macera ve her satırında size kendini hissettirecek amansız bir aşk hikâyesi...



Bu hikâye Barış DAĞLI'nın hikâyesi...

Bu hikâye bir kırık bir kalbin hikâyesi...Bu hikâye iki yanlışın bir doğru olma hikâyesi...





Siz şimdi 'çiçeklerimiz'in ne olduğunu bilmiyor olabilirsiniz ama eğer bir Sancaktarlar serisi okuruysanız, serinin ilk kitabından beri süregelen geleneğimiz, kitabın ana temasını simgeleyen bölümlerimizi bilirsiniz.
Tabii ki AŞKIN KOKUSUNU ALDIM'da da bu gelenek değişmedi ve işte bu sefer ki temamız;







Yazar Tanıtım:
15 Mayıs 1979 senesinde, - annesinin tabiriyle- kirazlar henüz çiçek açmamışken Trabzon’da doğan Meral Kır, beş çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlarda ailesi ile birlikte İstanbul’a taşınan yazar, eğitim hayatına İstanbul’da devam etmiş, evli ve bir erkek çocuk annesidir. Rakamlarla arası iyi olan Meral Kır, on beş senedir aynı şirket bünyesinde muhasebe işleri ile ilgilenmektedir. 
Rakamlarla arasının iyi olmasının yanında, kelimelerle aşk yaşadığını dile getiren yazar, bu aşkını ilk kitabı olan Aylardan Aşk’ta okuyucularla paylaşmak üzere yolculuğuna başlamış ve 2014 Haziran’ında ilk kitabını çıkarmıştır. Aylardan Aşk isimli eseri tüm okurlar tarafından çok beğenilince, hemen ardından ikinci kitabı Aşkı Seçtim’i de piyasa sürmüştür. Yazarın yolculuğu Yolum Aşka Düştü kitabından sonra AŞKIN KOKUSUNU ALDIM ile devam etmektedir.

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS