"Dünya bir dilek gerçekleştirme fabrikası değil." || Aynı Yıldızın Altında~John Green

28 Haz 2013

AYNI YILDIZIN ALTINDA

                   
 Orjinal Adı: The Fault in Our Stars
 Edisyonu: Aynı Yıldızın Altında
 Yayınevi: Pegasus Yayınları
 Yazar: John Green
 Tür: Young Adult, Günümüz Aşk, Drama,Ailevi Kitaplar                                   
 GR Puanı:4,52
 İnceleme Linkleri;  Goodreads ||   Amazon




 
Hayatın anlamını bulmanın, âşık olmanın ve alnına her nefesin farkına varmanın öyküsü…


On altı yasındaki kanser hastası Hazel Grace’in birkaç yıl daha yaşamasını garanti eden tıp mucizesine rağmen hastalığı ölümcüldür ve konulan teşhisle birlikte yıldızlar, öyküsünün son bölümünü çoktan kaleme almıştır.Fakat Augustus Waters isimli yakışıklı bir sürpriz karakter, Kanserli Çocuklar İçin Destek Grubu’nda boy gösterince Hazel’ın hayatı bambaşka bir yöne sapar ve bu zeki çocuğun çekimine karsı koyamayan kızın öyküsü yeniden yazılır…



Bazı kitaplar bir okura her ne koşulda olursa olsun; şükretmeyi , yaşamın güzelliğini fark etmeyi ve beterinde beteri vardır terimini benimsetiyor.İşte bu kitapta onlardan birisi. Goodreads'te 250 Bin kişinin değerlendirmesinden geçen bu kitap birçok okurun kalbine ulaşabilmiş.-Ki ulaşamaması da mümkün değil.- Aslında çok övülen kitaplara karşı bir tereddüdüm vardır hep ama bu kitap için; "Okuyan da pişman okumayan da." demekten çekinmiyorum.

Neden mi? Okuyunca sizi öyle sarsıyor ki, bir süre etkisinden çıkamazsınız. Okumayanlar içinse, geç okuduklarında "Nasıl bu kadar erteledim bu kitabı?" gibi hayıflanmaların ardı arkası kesilmez. Zira yazarın hayata bakış açınızı değiştirecek bir aşka imza attığını kesinlikle söyleyebilirim.
Başlarda neden bu kadar sevildiğini anlayamamış hatta sırf hüzünlü olduğu için tutulduğunu düşünmüştüm ama kitabın ilerleyişinde bu iki çocuğun birbirlerine anlattıkları , hissettikleri beni de etkileyince nedenini anlamış oldum. Bazı kitaplar gerçekten hayatınıza anlam katıyor.

Kitaba gelecek olursak konusuna fazla değinmeyeceğim. Bu okunur anlatılmazlardan.. 

Hazel'in bir troid kanseri olduğunu ve kanserinin çok ileri seviyede olmasından ötürü herkesten, her şeyden elini çekmiş bir çocuk olduğuyla başlayalım. Kızımız daha 16 yaşında ! Ve, bu küçücük yüreğiyle kocaman insanların kaldıramayacağı acılar çekiyor.Ciğerlerinin taşıdığı tümörlere yenik düşmesi yüzünden ise, nefes alabilmek için sürekli bir oksijen tüpüne bağlı.Aslında o durumunu çoktan kabullenmiş.Ailesinden başka herkesten uzak durarak da kendisini bir nevi insanların acımalarından, onları üzmekten kurtulmuş olduğunu düşünüyor. Ta ki, Tanrı'nın Kalbi dedikleri Kanserli Çocuklar İçin Destek Grubu'nda bir sabah kendisi gibi kanser hastası, yakışıklı ve yamuk gülümsemesiyle kendisini etkileyen Augustus(Gus)'la tanışana kadar..



Augustus ise, 17 yaşında kansere bir bacağını kurban veren, hayat dolu, acılarını gizleyerek yaşamayı seven bir çocuk. Ve bir gün Destek Grubu'nda karşılaştığı Hazel'ın sayesinde gerçek aşkı, sevmeyi ve gerçek anlamda mutluluğu tatmayı öğreniyor...

Bu iki gencimiz Destek Grubu'nda tanıştıktan sonra birbirlerine her ne halde olurlarsa olsunlar yaşamanın güzelliğini -özellikle Gus, Hazel'e bunu çok net öğretiyor- ve âşkın gücünü öğretiyorlar. Augustus'un umursamaz tavırlarına Hazel'in gerçekçi bakış açıları eklenince her bölümünde size keyif veren bir roman okuyorsunuz.
Düşünün, ikisi de hastalıklarının getireceği her şeyi kabul etmişler ve şu anı yaşamaktan vazgeçmiyorlar. Birbirlerine öyle "Sonsuza kadar" gibi sözler vermiyorlar. Sadece ama sadece yan yana duruyor ve kendileri için sonsuzluklardan bile daha sonsuz olan "Peki," diyerek birbirleri için ne ifade ettiklerini anlatıyorlar.Bu tek kelime bu iki çocuğun yüreğinde çok güzel yer ediyor ve bir okur olarak bu kitabı okurken bana hissettirdiklerinin de en az onların hissettikleri kadar gerçek olduğunu söyleyebilirim.


Sizce bi' insan "sonsuza kadar" hatırlanabilir mi? Onu ne kadar severseniz sevin sonsuzluklar ne anlama geliyor bunu ancak bu kitabı okuduğunuz zaman anlarsınız.
Çünkü kitapta geçen; "Bazı sonsuzlar başka sonsuzlardan büyük." sözü başlarda anlamsız gelse de kitabı bitirdiğimde benim için bambaşka değerler aldı. Bunu sözlere dökemem.Zira sadece hissedebileceğiniz bir duygu.

Augustus'un sürekli söylediği gibi; "Dünya bir dilek gerçekleştirme fabrikası değil."  Ne kadar istesek de bazı şeylerin önüne geçemiyoruz. Zamanı geriye alamıyoruz.Ama en azından o anın size mutlu anılar bırakmasını sağlayın ki Augustus ve Hazel'in birbirlerini her hatırladıklarında yüzlerinde oluştuğu gibi bir gülümsemeniz olsun...


MY RATING: 4,5





Aynı Yıldızın Altında|| John Green
Aynı Yıldızın Altında|| John Green





Okunacak ÇOK, Okumaya İstek YOK T_T

24 Haz 2013



 Bu ara neden ise okunacak bir ton kitap birikti elimde. Havalardan mıdır nedir bir türlü elim kitaplara gitmiyor. Aldıklarım da birikti de birikti. Kitaplarımı her gördüğümde içime dert oluyorlar yahu.Hangi kitaba elimi atsam öyle ilk sayfada boş boş bekliyor. Bir de öyle bir durum ki bu, alışkanlıktan çok üstüme bir vazife gibi okuyamadıkça sanki yapmam gereken bir şeyi yapmamışım gibi hissediyorum. Her yaz bu duruma düşüyorum, ne yazık ki. Umarım kısa sürer. Zira okunacaklar bekledikçe kendimi bir tuhaf hissediyorum. Daha da önemlisi evde ne kadar okunacak kitap olursa olsun, u yenilerini almama engel olmuyor. Böyle giderse bir ömür yetecek kadar okunacak kitabım olur her hâlde X.X Bu kitaplar arasında çekimser yaklaştığım iki kitap var.Biri EŞLEŞME diğeri de Arsen Lupen. Açıkçası elim gitmiyor onlara. Aldım alalı duruyorlar. Dur bakalım ne zamana okurum. Hele Eşleşme için o kadar büyük beklentilerim vardı ki, gördüğüm yorumlardan ötürü hep "Sonra.." diyorum. Kalıyor.

Elimdeki okunacaklara gelirsek;




TATLI DÜŞMAN/ Heather SNOW
Büyük bir hevesle aldığım ama şu günlerdeki halime kurban giden bir kitap. En kısa zamanda okumak istiyorum.

Savaş kahramanı ve yıldızı parlamakta olan bir politikacı
olan Geoffrey Wentworth, hiçbir zaman kont olmak istemez fakat kardeşi öldüğünde, bunun görevi olduğunu bilincindedir. Bu yüzden aile mülklerinin sorumluluğunu almayı kabul eder. Ancak annesinin 'görev' tanımı onunkinden tamamen farklıdır ve tek bir kelimeyle özetlenebilir: Varis.
Geoffrey annesi tarafından acilen eve çağrıldığında, kendisini geleceğin Stratford Kontesi olmak için rekabet eden bir ev dolusu genç hanıma ev sahipliği yaparken bulur. Ama onun tutkusu, etkisini ve unvanını kullanarak eski askerlere daha iyi bir yaşam sunmak istediği parlamentodur... Ta ki baştan çıkarıcı bir konuk ve geçmişten bir sır özgürlüğünü ve kalbini tehdit edene kadar.
Liliana Claremont, kontes olmak şöyle dursun kimsenin eşi olmak istemeyen yetenekli bir kimyagerdir. O kadar sık, yerinin
laboratuar değil de evi olduğunu işitmiştir ki bunu her duyduğunda kenara bir peni atsa çoktan Tower Bridge'i satın almış olacaktır.
Ama kontun ev partisi için bir davet aldığında, deney tüplerinin yerini balo elbiseleri alır ve koca avcısı kimliğine bürünür - bu sayede babasının öldürülüşünün kontla ne ilgisi olduğunu çözmeye çalışacaktır.

Her ne kadar romantizm formülünde yer almasa da istediği cevapları elde edebilmesi için en iyi yolun düşmanını yakınında tutmak olduğuna inanmaktadır. Fakat yalnızca bir öpücük kontrol edemeyeceği bir yangını başlatacaktır...



*******





Kız kardeşimin okuyup; "Öyle abartılacak bir hali yok. Resmen günlük gibi bir kitap." Demesi yüzünden okuma hevesimi kaçırdığı kitaplardan birisi. Okuyacağım inşallah ama sonlara mı kalır bir anda elime mi alırım o da biraz mulakatlık bir durum.

Eğer Yaşarsam / Gayle FORMAN

Sıradan bir günde...
On yedi yaşındaki Mia, bir genç kızın isteyebileceği her şeye sahiptir: sevgi dolu bir aile, ona âşık bir erkek arkadaş, müzik ve olasılıklarla dolu parlak bir gelecek...

... bir saniyede her şey değişir...
Bir sabah ailesiyle yolculuğa çıkan Mianın hayatı bir anda altüst olur. Kendini, kaza geçirdikleri arabanın enkazından yaralı bedeninin çıkarılışını izlerken bulan genç kız, parçaları yavaş yavaş birleştirince neler kaybettiğinin ve geride bıraktıklarının farkına varacaktır. Hayat ve ölüm, mutlu bir geçmiş ve bilinmezliklerle dolu bir gelecek arasındaki ince çizgide yürüyen Mia, bir günde hayatının en önemli seçimini yapmak zorunda kalacaktır.
Eğer Yaşarsam, aşkın gücünün, ailenin gerçek anlamının ve yaptığımız seçimlerin dokunaklı hikâyesi…

*******


Kiler indirimlerinde şansıma denk geldiğim kitaplardan birisi.Artemis'in chick-lit'leri  her zaman hoşuma gidiyor.Okuyacağım ama sıra gelemedi bir türlü. xD
Cuma Kızı / Jane GREEN


En iyi koca, elbette, tabii ki, herhalde eski kocadırrr!
Kit ve Adam on beş yıllık bir evliliğin ardından ayrıldıklarında, Kit bir anda aşkından, en iyi dostundan ve kimliğinden olmuştu adeta. Dımdızlak ortada kalmıştı! Fakat boşanmanın üzerinden geçen bedbaht bir yıldan sonra, kendini toparlamıştı ve Connecticut'ın şirin mi şirin, pastoral kasabası Highfield'da yaşamaktan gayet mutluydu. Ünlü romancı Robert McClore için çalışan Kit, mükemmel bir işe, iki harika çocuğa, etliye sütlüye karışmayan bir eski kocaya ve hatta dostlarıyla yoga yapmak için zamana bile sahipti. Daha ne istesindi canım! Ama yeni bir sevgili fena olmazdı hani... Beyaz atlı prens adayı Steve, göründüğü kadar mükemmel miydi acaba? Peki Kit, sahalardan bunca yıl uzak kaldıktan sonra, aşk oyununda galip gelebilecek miydi dersiniz? 

Bastır kızım Kit, kim tutacak seni! 
Cuma Kızı, elinizden bırakamayacağınız, akıcı, sarsıcı ve ustalık dolu bir dostluk, aile ve evlilik hikayesi.


******







Bu yazarın Yüreğimdeki Aşk Kıvılcımı adlı kitabını okumuştum. Okuduğum en duygusal kitaplardan birisiydi. Bu da yayımcının yaptığı yarışmada çıkmıştı. Okunmayı bekleyenlerden.
Aşkın Büyülü Mucizesi/Linda Gillard
Aşk nefes kadar yakınındaydı İhanet gibi
Başarılı bir iş kadınısınız, canınızdan çok sevdiğiniz bir kızınız ve uğruna ölebileceğiniz bir
sevgiliniz var Güvenle sarılmış, sıcak, umut dolu ve mutlu bir ailesiniz
Ta ki aklınızı kaybetmenize neden olacak bir ihanete uğrayana kadar Aşkın Büyülü Mucizesi yeniden var olabilmenizle, güvenebilmenizle ve ruhunuzun yaralarını sarmanızla ilgili
Aşk, karanlıktan güneşi çıkarabilir, bir mucize yaratabilir mi 
Şiirsel bir anlatım
Büyüleyici, ilgi çekici
Isla Dewar
********





Kitabın fantastik vari bir yanı olduğunu düşündüğüm konusu yüzünden bunu da okunacaklara ekledim.Bakalım nasıl bir kitap çıkacak :D Normalde hayvanlı şeyler okumuyorum ama bu ilginç geldi. 

CAN DOSTUM
Can Dostum, bir köpeğin birkaç farklı yaşam boyunca varlığının amacının peşinde koşmasının hikâyesi 2006da Ulusal Köşe Yazarları Derneğinden En İyi Mizah dalında ödül alan ve 2011de YILIN KÖŞE YAZARI seçilen W. Bruce Cameronın bu iç açıcı ve komik romanı, bir köpeğin pek çok hayatının duygusal ve eğlenceli hikâyesi olmakla kalmıyor, aynı zamanda insan ilişkilerine ve insanla en iyi dostu arasındaki kopmaz bağa köpeğin bakış açısından bir yorum getiriyor.
Muhteşem bir kitap. Hem güldüm hem gözyaşlarına boğuldum
Alice Walker, Pulitzer ödüllü yazar
Hayatında bir köpeği sevmiş olan herkes, bu bilgelik dolu, dokunaklı ve çok eğlenceli kitabı okumalı. 
Dr. Marty Becker, Good Morning America
Elimden bırakamadım. Bitirdiğimde, kısa süre önce ölmüş olan köpeğimin bu kitap aracılığıyla benimle konuştuğu hissine kapıldım. 
Dina Zaphiris, Animal Planet
Bir köpeğin komik, büyüleyici ve kesinlikle inandırıcı birkaç hayatının hikâyesi olan bu kitap, reenkarnasyonun olduğuna ve yazar W. Bruce Cameronın bundan önceki hayatında bir köpek olduğuna ikna etti beni. Başka türlü, dört patili bakış açısından hayatı, sevgiyi ve sadakati bu kadar dokunaklı bir biçimde nasıl anlatabilirdi ki 
Victoria Moran



**********



Ve, sevilen historical yazarı Sabrina'nın Bozulan Yeminler kitabı. Bu yazarın kraliyet kardeşleri serisini okumuştum ama bu seriye henüz başlamak nasip olmamıştı. İlk kitabı Kiler'de tedarik ettim.Devamını da aldığımda başlayacağım.

Bozulan Yeminler/Sabrina Jeffries
Bir Prense Aşık Oldum ve Aşk Hırsızı'nın yazarı Sabrina Jeffries'ten 
Canlı, kıpır kıpır, çarpıcı, çok çekici...Library JournalBu roman, yazarın bütün yeteneğini sergilemesine olanak tanıyor: Zekâ dolu diyaloglar, akıllıca çizilmiş karakterler ve alev alev cinsel çekime sahip, birbirine son derece uygun başkahramanlar.Booklist 
On dokuz yıl önce meydana gelen trajik bir kaza Stoneville Markisi olan Oliver Sharpe'ın ailesinin yaşamlarına mal olur. Yakışıklı markinin hayatını bu olay ömrü boyunca etkiler ve onu skandallarla yaşayan pervasız bir adama dönüştürür.Büyükannesi Hetty, evlenmezse onu ve dört kardeşini aile mirasından mahrum bırakacağını söylediğinde ise, Oliver ona kendi tarzında karşılık vermeye karar verir. Şansına, Londra'da kayıp nişanlısını aramaya gelen Amerikalı bir güzel olan Maria Butterfield ile karşılaşır. Planı için kusursuz bir kadın bulduğunu düşünen Oliver'ın hesaba katmadığı tek şey ise, Maria'ya duyduğu şehvetle nasıl başa çıkacağı olacaktır. 


*******




Duygusallığın dibine vurmuş bir roman. Aslında bu tür romanlar pek tercihim değildir. Etkisinden çıkamıyorum ama kız kardeşimin zoruyla aldım. Ve bu raddede okumamak imkansız.Bol bol ağlayacağımı bildiğim için en sonlara atıyorum bunu. Elim gitmiyor. Gerçi benim için sıra diye bir durum yok. Bir anda okuyabilirim de.


 Senden Önce Ben / Jojo Moyes

Birbirlerine aşktan başka verecek hiçbir şeyleri yoktu...
Yaşamın ince detayları Loudan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu...
Geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor.
Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lounun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur?

Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün...

********


Aldım alalı okumamak için savaş verdiğim kitaplardan birisi ! Aslında bugün başlasam hemen biteceğine eminim ama ikinci kitabı alamadığım için -ve param olmadığından- cebim dolu olduğu bir sırada başlamak istiyorum. Malum, kitap etkiler veyahut olur olmaz yerde giderse hemen devamına saldırabilecek bir durumum olsun değil mi?Ama ciddi manada merak ettiğim serilerden birisi.


Mekanik Melek/Casandra Clare

Büyü tehlikelidir ama aşk kadar değil! 
On altı yaşındaki Tessa Gray, ağabeyini bulmak için okyanusu aşıp 
Kraliçe Viktorya'nın hükmü altındaki İngiltere'ye geldiğinde, 
onu korkunç bir sır bekliyordu. Londra'nın Aşağıdünya'sının ıssız sokaklarını vampirler, büyücüler ve diğer doğaüstü yaratıklar ele geçirmişti. Kaosun yerine düzen getirmekse yalnızca Gölgeavcıları'na, kendilerini dünyayı iblislerden kurtarmaya adamış savaşçılara düşüyordu. 
Pandemonium Kulübü'nde çalışan Kara Kardeşler tarafından kaçırılan Tessa, sonunda kendisinin de bir Aşağıdünyalı olduğunu öğrenecekti. 
Üstelik ender bulunan bir yeteneğe sahipti. 
İstediği zaman bir başkasına dönüşebiliyordu. 
Kulübün kendini sır gibi saklayan yöneticisi Magister'ın niyeti ise, 
Tessa'yı ve gücünü ele geçirmekti. 




Kapaklar&Modelleri Part# 5

21 Haz 2013


Ve, işte Part #5 bölümü de geldi. Bugün o kadar yoğundum ki, ha yaptım ha yapacağım derken bir de baktım saat 17:00'yi vurmuş. Artık yapayım da pazartesiye kalmasın bari dedim. Buna yüklendim. Normalde bu kadar gecikecek bir iş değil ama iş yerinde olmuyor işte. Tam ayarladım diyorum ya telefon açlıyor ya başka birşey oluyor. :D Neyse. Geç olsun güç olmasın diyor ve bu Cuma'nın kapaklarını da sergiliyorum arkadaşlar.

Ve, bu haftanın kapaklarını görelim bakalım.

Daha önceki partlar için;


Part 1
Part 2
Part 3

Opal|| Jennifer L.A

Ve ilk kapağımız sevgili Öküz'ümüz Deamon'a 
hitaben gelsin.Bu çifti görmeyeceğiniz yer yok.
Onlar için ayrı planlarım var :D


Kaçık Kafe||Laurell K. Hamilton
Bu modelin başka bir pozu daha var,
hem de bu seride kullanılmış o da. Belki
görenin gözüne çarpmıştır.

Mavi Ay|| Laurell K.Hamilton
Bu resmin de özellikle yurt dışı kapaklarında
çok revaçta olduğunu söyleyebilirim.

Karakan||Laurell K.Hamilton
Bugün nedense hep Anita'dan gittim.
Ama modeller çok bilindik suç bende değil.
Nereye baksam bunlar :D


İz Bırakanlar Unutulmaz||Sarah Willis
Bu resmi ilk gördüğümde bir kapakta olduğunu
hatırladım ama kapağı hatırlamak tam bir işkence
zira bu kitabı hiç beğenmemiştim.Ara ara bir hal oldum :D

Prenses  Gelin || William Goldman
En basit kapaklardan birisi. Modelin yüzünü
göstereceğim bir ara. İyi ki yüzünü kullanmamışlar :D

Aldığım Her Nefeste|| Judiht McNaught
Kız var ya bildiğiniz salak ! O kadar acayip 
pozları var.Yani şu kapak Judith'ime hakaret be !


Sana Yürek Dayanmaz||Hope Tarr
Okuduğum en güzel kitaplardan birisi.
Kapak resmi olarak da çok yakışmış bence.


Fırsatçı || Tarryn Fisher
Ve günün kapağı. Ara ara bir hal oldum.
Ama sonunda bu modele de eriştim.
Bence kullanım bakımından çok güzel.

Aşk ve Gurur || Jane Austen
Bu model zaten her yerde var. Çok güzel bir pozları
olduğu için sık tercih edilenlerden birisi.




Evet, bu haftalık da bu kadar. Umarım beğenmişsinizdir. Gelecek haftaya Allah kerim diyorum.Bakalım neler çıkacak , neler bulacağım. Modeller sık kullanıldıkça bendeki bu yazı dizisi bitmez :D



Obsession || Jennifer L.Armentrout [Yorum]

Obsession
             Bir Arum Romanı....

                             Orjinal Adı: Obsession
                             Edisyonu: SAPLANTI
                             Bağlı Olduğu Seri: Lux Series NOVELLA
                             Yayınevi: Entangled Publishing
                           
Türk Yayıncısı: DEXPlus
                            Yazar: Jennifer L.Armentrout
                            Tür: New Adult, Paranormal Romance                                           GR Puanı:4,19

                           İnceleme Linkleri;  Goodreads ||   Amazon 

O, küstah, otoriter ve... Uğruna. Ölünesi.
Hunter acımasız bir katil. Ve Savunma Bakanlığı, istisnai durumundan ötürü onu avucunun içinde tutmaktadır, çünkü Hunter Savunma Bakanlığı için kötü adamlar yakalayıp, öldürmektedir.
Çoğu zaman Hunter aldığı görevlerden keyif bile alır.Ta ki, daha önce hiç yapmak zorunda kalmadığı bir görevin sorumluluğunu üstlenene dek; bir insanı ölümsüz düşmanlarına karşı korumak!
Serena Cross , en yakın arkadaşı kendisine güçlü bir Senatör'ün oğlunun bir şeye-doğaüstü bir şeye- dönüştüğünü söylediğinde ona inanmamıştı. Kim inanırdı ki? Ama sonra, arkadaşının sadece bir uzaylının yapabileceği şekilde öldürüldüğüne tanık olunca, o inanmadığı şeylerin sırlarını korumak uğruna, onu bile öldürebilecekleri bir dünyanın içinde buldu kendisini.
Hunter, aralarındaki farklılıklarına rağmen Serena'nın öfkesini ve şehvetini uyandırır.Çok geçmeden Hunter, asla düşünemeyeceği birşey yapıyor-bağlı olduğu kuralları yıkıp, Serena'yı güvende tutabilmek için Savunma Bakanlığı'na karşı koyuyordu.Ama Serena'nın hayatını asıl tehdit eden şey, uzaylılar ve Savunma Bakanlığı mı.. yoksa Hunter mı?
SPOILER içerir.

Bu kadın benim yeni idolüm ! Paranormal Romance'a yepyeni bir bakış açısı getirmemi bu yazar sağladı. Normalde bu türü severim ama bu kadının kaleminde bambaşka bir tat var. Her okuduğum yeni kitabında, beni bir önceki kitabından daha çok etkilemeyi başarabilen tek yazar.
Dürüst olmak gerekirse bu kitabın çıkacağını duyduğum ilk zamanlar, neden yeni bir fantastik öğe yaratmak yerine gidip başka bir serisindeki "kötü" karakteri bana iyi diye benimsetme derdine giriyor diye düşünüp durdum.Hatta kitapla ilgili okumak için öyle ahım şahım bir istek de yoktu.Ama ne zaman ki kitabın kapağı tanıtıldı ben de gördüm, işler o zaman değişti.
Zira tam bir kapak takıntısı olan okurlardanım.Ve kapaktan sonra kitabı okunacaklar listeme ekledim.Eklediğime de hiç pişman olmadım. Her ne kadar başlarda tereddütlerim olsa da -gerçi içerisindeki bazı şeylerde tereddütlerimi doğruladı- yine de kitap mükemmeldi.
Kısacası bu kadın ne yazsa okunur yazarlardan olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Sanırım bundan sonra asla tereddütlerim olmayacak kendisine ve kitaplarına karşı.

Gelelim kitabımıza;
Serena Cross kendi halinde bir rehber öğretmendir. Yakın arkadaşı Mel'den başka kimsesi yoktur ve kızımız bir gün sevgili arkadaşının kendisine anlattığı bir şeyi dinlerken onun sinirlerinin bozulduğunu, biraz uzaklaşmaya ihtiyacı olduğunu düşündüğü için kendisine anlattığı -çılgınca- şeylere inanmış gibi davranır.Mel'in anlattıklarına göre -ülkedeki saygın bir senatörün oğlu- çıktığı çocuk ve kardeşi insan değillerdir ve tuhaf bir ışık saçarlar.
Mel, gördüklerinden o kadar etkilenmiştir ki sürekli; "O bir insan değil" diyerek olanları ve tanık olduklarını Serena'ya anlatır. Tabi ki, Serena buna inanmaz ama arkadaşını da kıramaz ve Mel'in yaşadığı korkuyu atlatabilmesi için onu kendi evine davet eder.
Fakat eve diye çıktıkları bu yolda Serena arkadaşının gerçeği söylediğini çok kötü bir şekilde tanık olarak öğrenir.Zira bir uzaylı tarafından saldırıya uğrarlar ve arkadaşı gözlerinin önünde öldürürlür.

Tam bu sıralarda ise kitabımızın erkek kahramanı Hunter -ki ismi işini de çok güzel yansıtmakta- kısa bir tatil için yolculuğa çıkmayı planlamaktadır ama işler değişir ve kendisini bir anda yepyeni bir görevle baş başa bulur.
Hunter, ülkenin Savunma Bakanlığı bağlı çalışan bir tetikçidir.Savunma Bakanlığı'nın kendine verdiği göreve göre insanlar, luxenler vs daha bir çok kötü insanı durdurur.Tatile çıkmaya niyetlendiği bu anda aldığı bir telefonla luxenlerin saldırdıklarını öğrenir ve tüm tatil planları yerle bir olur.
Arkadaşının ölümünün ardından sorguya çekilen ama kimseyi kendisine inandırmayan kızımız ise serbest kalıp eve gitmek için yola çıktığında karşısında bir adam bulur. Önce olanlarla ilgili bu adam tarafından tekrar sorguya çekileceğini düşünürken aslında bu gizemli yakışıklının kendisini korumaya geldiğinden habersizdir.
Hunter'ın yeni göreviyse, Luxen saldırsında arkadaşı ölen bu kızın neler bildiğini öğrenmek ve tekrar saldıracak luxenlerden onu korumaktır.Gerçi onu koruyor mu yoksa hayatını daha çok tehlikeye mi atıyor işte bu da kafada çok soru işareti bırakıyor.

Çiftimizin çalkantılı aşk hayatı da böylece başlamış oluyor. Hunter bir Arum olduğu için insan ve luxen enerjisi çekerek beslenir. Serena ve kendi arasında gelişen kıvılcımlar da onun bu istisna durumunu katlanılabilir kılmaktan çok uzak kalır.Zira Hunter, her öpüştüklerinde ondan beslenir ve bunu durdurmakta her seferinde daha da zorlanır.Başlarda bebek bakıcılığı yapmaktansa onu bu şekilde öldürmeyi -bir an- düşünmüş olsa da Serena'ya karşı hissettiği çekim ve doğasının getirdiği kötülüğe rağmen içinde barındırdığı kişilikle ona zarar vermeyi kendine yediremez.

"Eğer devam etseydim, onu öldürürdüm. Durmak benim doğama aykırıydı. Arumlar öldürmek için vardı.Ve ben , Savunma Bakanlığı'na bağlı bir orospu çocuğu bile olsam, gerçek beni gizlememeliydim." -Hunter

Tabi Serena durumu öğrendikten sonra pek hoş karşılamıyor. Hatta hiç hoşlanmıyor bile diyebiliriz.Hatta aralarında bu mezunun tatsızlığını şu diyalog ile de sizlere göstermek isterim.
"Senden beslendim."
"Benden mi beslendin?"
"Evet.Senin yaşam gücünden faydalanarak, enerjinin bir kısmını aldım," dedi pişmanlık duymayan bir şekilde arsızca sırıtarak.
Yüzümü buruşturdum. "Kâbus gibi bir şeysin."


Efendime söyleyeyim, Serena ile geçirdiği her gün birbirlerine duydukları çekim daha da artar ve artık birlikte olmak işten bile sayılmaz.Fakat Hunter , onu incitmemek adına ondan uzak durmaya çalışır.
Tabi çiftimiz arasındaki çekimle boğuşurken Luxen'ler de Serena'nın yerini öğrenmişlerdir ve onu öldürmeye gelirler. Ama bilmedikleri şey Hunter'ın görevini çok ciddiye aldığıdır. Serena için gelen Luxen'den kolaylıkla kurtulur ve ondan ne istediklerini öğrenir.Ama Serena için ölüm emri veren Senatör'ün durmaya niyeti olmadığı için bu kez de Savunma Bakanlığı Serena'dan kurtulmaya karar verir. Hunter ise bir seçim yapar ve bağlı olduğu tüm kuralları yıkıp Savunma Bakanlığı'ndan gelen görevlilerden de kurtulur...

Kitap gerçekten mükemmeldi ama sevmediğim bir iki husus var.Aslında sevmemek değil de , daha çok Lux Serisi'nde görüp burada da aynı şekilde olması basit geldi. Şimdi Lux Serisinde Black Ailesini arumlar öldürmüştür burada da Hunter'ın ailesini Luxen'ler. Yani tabiki Luxen'lerinde içerisinde kötüler var ama ne bileyim.Sanki özneyi değiştirmiş aynı cümleyi kurmuş gibi hissettim.Luxen'leri kötü benimsemeye çalışmak da ayrıca zor geldi.Keşke sadece Savunma Bakanlığı ve Senatörün yandaşları olsaydı dediğim yerler oldu.Fakat o sonu var ya o sonu beni bitirdi ya. Hem ilerleyiş hem kurgu çok hoşuma gitti.


MY RATING: 5




Obsession||Jennifer L.Armentrout
Obsession||Jennifer L.Armentrout

Elit || Kiera Cass~ Yorum

19 Haz 2013



Elit
   Orjinal Adı: The Elite
   Edisyonu: Elit
   Bağlı Olduğu Seri: The Selection
   Seri Sırası: 2
   Yayınevi: Dex Yayınları
   Yazar: Kiera Cass
   Tür: Young Adult, Romance
   GR Puanı:

Sarayda 6 kız… Savaş kızışıyor.

“Babamdan gelen mektubu ellerimde tuttum. Aspen’in prenses olamayacağımdan emin oluşu aklıma geldi. Halk oylamasında en sonuncu olduğumu hatırladım. Maxon’ın haftanın ilk günlerinde verdiği şifreli sözü düşündüm… Gözlerimi yumdum ve kendimi yokladım. Bunu gerçekten yapabilir miydim? Illéa’nın yeni prensesi olabilir miydim?”
Saraya 35 kız girmişti, şimdi 6 kız var. Ve artık Elitler Prens Maxon’ın aşkını kazanmaya çok daha kararlı. Zaman America’nın aleyhine işliyor. Biran önce karar vermeli. Çocukluğundan beri birlikte gelecek hayalleri kurduğu Muhafız Aspen mi? Yoksa nefes kesici romantizmiyle başını döndüren Prens Maxon mı? Kimi seçerse seçsin, aklı diğerinde kalacak. Ve Asi Kuzeyliler bu peri masalının mutlu sona ulaşmaması için ellerinden geleni yapacak.


Yoruma geçmeden önce ilk kitabı hatırlamak isterseniz sizi BENİ SEÇ gönderisine alayım. Okumamışlar bu güzel serinin ilk kitabını görsün. Okumuş olanlar da hatırlamış olurlar.


Bu kitabın ilk kitaba oranla biraz sönük kalmış olduğunu düşünüyorum. Ama sonları ! ah o sonları yok mu! oralarda da bombalar birbir patlayarak kitaba kilitlenmeme sebep oldu. Yazar öyle bir son kurgulamış ki, kitap dolu dolu bir şekilde bitiyor.Devam kitabını bekleme işkencesine katlanmak çok zor olacak ama değeceğine inanıyorum. Zira işler beklediğim gibi kızıştı. Kitabın tadının asıl 3. kitapta çıkacağı kesin !

Şimdi, öncelikle o sonu için buradan yazara kocaman sevgiler ve saygılar ! Koca kitabı o sonuyla gözümde başka/bambaşka bi' kulvara soktu.Etkileyici sonlar daima unutulmazlardan oluyor bende. Bu kitapta öyle bir son yaptı.Ve, kitabın en güzel tarafı ilkine oranla daha çok aşk barındırmasıydı. Okurken romantizm doruklarda oluyor, yani. ^_^
Kitabın başlarında America'nın kararsız halleri beni çok rahatsız etti. Hem kararsız oluşu hem de kıskançlığıyla sürekli "Ne amaçlıyor? / Tutarsız davranıyorsun!" gibi düşüncelerde bulunmama sebep oldu. Aslında bir bakıma haklı da olsa Maxon'ın ona verdiği değeri bir türlü görmedi-görmek istemedi.Yani nasıl bir inattır anlamadım ki.Çocuk ağzıyla kuş dahi tutsa ona bile; "Gerçekten benim için mi tuttu, acaba?" diye düşünür herhâlde.

America'nın da kendine göre haklı olduğunu düşündüğüm yerler yok değil. Fakat, Maxon'ın her hareketini "Acaba?" diye düşünerek yorumlaması çok rahatsız ediciydi. Sonuçta katıldığı bu yarışmanın gidişatını biliyor.Bildiği halde de hem kıskanıyor -o halleri çok tatlıydı ama- hem de tavır yapıyor. Ben de böyle şeylere kızan bir okur olarak America'nın beni deli etmenin de üstüne geçtiğini söyleyebilirim.Ha, bir de Aspen mevzusu var tabi ki. Ona da umut verdi durdu.Kalbini kime vereceğine karar veremediği için kitabı okurken başlarda sürekli sinir küpü oldum. En çok kızdığım nokta ise Maxon'ın ona verdiği değeri görmeyecek kadar kör olması ! Neyse.



Bu kısımları geçersek kitap gerçekten çok güzel ilerledi. Hem beklenmedik şeyler oldu hem de beni de mutluluktan uçuracak bir hal almaya başladı. :D

"Çükü artık onundum. Bunu biliyordum. Hiç bu kadar emin olmamıştım."

Elit'te 6 kızla devam eden seçim America'nın herkes tarafından Maxon'ın gözdesi ilan edilmesiyle devam ediyor diyebiliriz.Hatta şu yandakine resmin sahnesini hayal edebilirsiniz bile. Zira sevgili prensimiz America için Cadılar Bayramı Partisi düzenleyerek hem onu mutlu ediyor hem de herkesin beklediği tepkiyi veriyor.
Kitabın ilerleyişi hakkında fazla bir bilgi vermek istemiyorum. Açıkçası en çok son kısımlarını sevmiş olsam bile Maxon'ın America için yaptıklarını görün, aşık olun, ölün yani ! Ha, bunlar olumlu şeyler. Birde olumsuz olarak; beklenmedik şeyler kategorisine Maxon'ın kendisi için yeni bir gözde bulmuş olma ihtimalini de ekleyebilirsiniz. Ama America'nın da kolay kolay pes etmeye niyeti yok. İşte bu kısımda kızımız için ; Evvet!! diyebilidim. Sonunda Maxon'ın değerini fark etti. :D
Maxon'dan bahsetmek gerekirse Elit'le aslında prensimizin kendi çevresine nasıl duvarlar ördüğünü o kusursuz yaşamında neler çektiğini görüyoruz- ki gerçekten inanılmaz. Kral olacak babasından pek hazetmiyordum zaten, tümden nefret ettim diyebilirim.Kısacası harika bir kitap sizi bekliyor ! Kendinizi süprizlere hazırlayarak hemen kitabı tedarik edin xD


MY RATING:



Elit||Kiera Cass
Elit||Kiera Cass






Efsanem Boys Over Flowers'ın Ölümü :(

18 Haz 2013

Türk Versiyonu -___-
Ölümsüzler <3
Ay, şu anda hayattan soğudum ya !! Bu yukarıda gördüğünüz, elleri ceplerde mahalle kabadayıları var ya; -benim- efsane animelerimden Hana Yori Dango'nun Kore uyarlaması olan BOF(Boys Over Flowers)'un Türk uyarlaması için seçilen F4 grubu imiş!

Duy ama inanma cinsinden.Evet, biliyorum. Şu anda bu diziyi seven tüm Kore Fanlarının ne halde olduğunu gözümde canlandırabiliyorum.Allah'ım bari cast seçimini adabına uydurur insan değil mi yahu ? Bunlar resmen hapishane kaçkını !Buradan çıkarabileceğimiz sonuç BOF'un bizim Türk yapımcıların elinde gireceği kalıpla bizi tüm dünyaya rezil edecek bir şey çekecekleri oluyor.
Oturup dizinin geleceği hale mi ağlasam seçtikleri castlara mı bilemedim yahu. Bu malzemeden nasıl bir şey çıkarma peşindeler, meraklardayım ?! Cidden beterin beteri de oluyormuş yaw. Daha önceleri Hana Yori Dango'nun BOF'un yanında halt ettiğini Japonların sadece animeye yönelmeleri gerektiğini düşünürken, beterin de beterini gördüm.

Artık ilerleyen günlerde gelecek tepkileri merakla bekliyorum.


---ÖZETİ---
    Güneşi Beklerken 
Demet ve Zeynep, Bursa’nın Gölyazı ilçesinde mütevazi bir hayat süren anne-kızdır. Demet’in terzi dükkanında işler umduğu gibi gitmez ve elinde avucunda ne varsa kaybeder.  Bu sırada İstanbul’dan Demet’e bir dost eli uzanır. Bu çocukluk arkadaşı Jale’dir. Jale, İstanbul’un en prestijli kolejlerinden Sayer Koleji'nin müdürüdür. Hem Zeynep’in iyi bir eğitim alması hem de yeni bir başlangıç yapmak için anne-kız, Zeynep’in  tüm itirazlarına rağmen tası tarağı toplayıp İstanbul’a taşınırlar. Aslında Jale’nin onlar için başka planları vardır. Hem Demet’in hem de Zeynep’in hayatını kökünden değiştirecek bir sırrı saklamaktadır Jale... Kimseye eyvallahı olmayan ,son derece inatçı , deli dolu bir genç kız olan Zeynep, okuldaki ilk gününde, okulun sahibinin oğlu ve herkes tarafından tam bir baş belası olarak bilinen Kerem’le karşı karşıya gelir. Bugüne kadar ne istediyse sorgusuz sualsiz yapılmış olan, şımarık ve okuldaki herkes üzerinde soyadının getirdiği gücü kullanan Kerem, onun egemenliğini tanımayan Zeynep’i düşmanı beller ve onunla acımasızca uğraşmaya başlar. Kerem’in Zeynep’e yaptığı eziyetlerden sonra Zeynep’e yardım elini uzatan tek kişi  ise Kerem’in kardeş gibi birlikte büyüdüğü Barış’tır. Zeynep Barış’ın kendisine gösterdiği yakınlıktan etkilenmeye başlayacaktır ama bilmediği bir şey vardır; o da Barış’ın okulun en popüler kızı Melis’e aşık olduğudur. Melis, okulda beden öğretmenliği yapan Cihan’ın da kızıdır aynı zamanda ve o da ne yazık ki Kerem’e aşıktır. Zeynep yeni hayatına ve okuluna uyum sağlamaya çalışırken, annesi Demet Jale’nin kardeşi Melda’nın modaevinde çalışmaya başlar. Onu da tıpkı kızı gibi zor günler ve kötü sürprizler beklemektedir. Demet, hayatının ilk ve tek aşkı Cihan’la yıllar sonra karşı karşıya gelecektir. Cihan’ın hayatına yeniden girmesiyle, yıllarca kızına söylediği yalanın ortaya çıkmasının korkusunu yaşayacaktır. Jale, geçmişte yaptığı hatayı telafi etmek için İstanbul’a getirdiği Zeynep ve Demet’in hayatında yeni ama zorlu bir sayfa açmıştır. Gençler tarafında dörtlü bir aşk ekseninde ilerleyen hikayede, büyükler tarafında ise geçmişin sırları zamanla gün yüzüne çıkacak ve herkesin hayatını alt üst edecektir.





Obsession || Jennifer L.Armentrout~Alıntılar


Obsession

             Orjinal Adı: Obsession
             
Türkçe Adı: Saplantı
             Edisyonu: Henüz Mevcut Değil.
             Yazar: Jennifer L.Armentrout
             Yayınevi: Entangled Publisning
             Türü: Paranormal Romance, New Adult, Romance
             Goodreads Puanı: 4,20


Kitaplarda en sevdiğim şey okurken alıntı paylaşmak. Benim güldüğüm hüzünlendiğim yerlerde sizler neler hissediyorsunuz okurken bilmiyorum ama sizlerle paylaşmak hoşuma gidiyor. :DJen'in ülkemizde DEX yayınlarından çıkan kitaplarıyla ne kadar popüler ve sevilen bir yazar olduğunu hepimiz biliyoruz. Kadında cidden hem hayal gücü hem de harika bir kalem var.Her kitabı kayıtsız olarak okutuyor kendisini. Bu da o kitaplarından birisi. Her ne kadar Lux Serisi'nde bir Arum'u kötü bellemiş olsam bile yine de bu kitaptaki tat bambaşka.Neyse , lafı uzatmadan bunun alıntılarını da paylaşalım :D




1- "Tam anlamıyla bir insan olmayabilirim, ama hiç şüphesiz bazı azgın insani ihtiyaçlarım var."  -Hunter



2- "Sen konuş. Biz savaşalım. Ben senden besleneyim. Sen öl. Ve her şey bitsin."   -Hunter



3- 
"
Bir soy adın var mı?"  

"Yok."
"Yok mu?"
Hunter onaylarcasına kafasını salladı.
"Olanlarla ilgili soru sormak için mi geldin?" diye sordum, avuçlarım terlemeye başladı. Yanlış olan bir şeyler vardı.
Surat ifadesi değişmedi. "Hayır."
"O halde neden buradasın?"
"Senin yüzünden."





4- 

"Odamda ne yapıyordun?" 

"Düzeltme; burası benim evim dolayısıyla burası da benim odam. Kedimi izah etmek sorunda değilim, her şey yolunda mı emin olmak için dışarıyı denetliyordum." 





5- 

"Hatırladığım son şey, Luxen öldükten sonra Hunter ayaktaydı ve konuşuyordu.. uzaylı. Hunter da bir uzaylıydı. Uzaylılar gerçekti."  Aman Tanrım !





6- "O , bir uzaylı. Ben bir uzaylıyım. Biz uzaylıyız. Uzaylılar her yerde, bu yüzden artık gitmeliyiz." 





7- "Eğer devam etseydim, onu öldürürdüm. Durmak benim doğama aykırıydı. Arumlar öldürmek için vardı.Ve ben , Savunma Bakanlığı'na bağlı bir orospu çocuğu bile olsam, gerçek beni gizlememeliydim." 






 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS