Elixir(3,5) | Jennifer L. Armentrout | Yorum

28 Mar 2013




"Aiden St. Delphi, Alex'i kurtarmak için herşeyi yapacaktır. Bu yaptığı şey için kendini asla bağışlayamayacak olsa bile.. Tanrılar'a karşı savaşmak anlamına gelse bile..."


DİKKAT AŞIRI SPOILER !!


Tanrı'yı okuyanlar kitabın nasıl can alan yerde gittiğini bilirler.İşte bu küçük çerezlik kitap da Tanrı'nın sonundan devam ediyor. Normalde novella(ara kitap) okumam ama bunda merakıma yenik düştüm ve bir çırpıda şuna da bakayım oldum. 
Kitap 80 sayfalık , Aiden'ın ağzından Alex'in Seth'le birleştikten, yani uyandıktan sonra aradan geçen dört gün ve sonrasını anlatıyor. Alex , 18'ine bastığı akşam Aiden'ın kollarında Seth'le arasındaki bağı kurar. Ve kitabımız Tanrı'da tam bu noktada nihayete erer. Tabi bizler de çatlarız. :D
Neyse. Elixir(İksir)'da Alex, Seth'le birleştiği için Aiden, Marcus, Leon onu Seth'ten uzağa kaçırır ve bir eve hapsederler. Bu süre zarfında da kızımız ve Seth arasındaki bağı kıracak bir bir yöntem bulmaya çalışırlar. Ama Alex, bayağı bayağı bu bağın etkisine girmiştir.Hatta başlarda Aiden'a karşı tam bir öfke nöbetleri içerisinde saldırılarda bulunur. Aiden , garibim de sevdiği kızı öyle gördükçe yıkılır. Bu kitapta beni parçalayan kısımlar Aiden'ın çektiği acı. Kitap onun ağzından olduğu için duygular çok yoğundu.
Neredeyse her bölümde Alex'i öyle görmenin verdiği acıları Aiden'ın düşüncelerinden okuduk.

Ki başlarda özellikle şu bölüm beni çok üzdü; 

“Alex,” dedim.
Kafasını kaldırdı, elleri yumruk halindeydi. “Git buradan.”
Gözlerim gözleriyle karşılaştı “Asla.”
“Senden nefret ediyorum” diye tısladı. “Senden nefret ediyorum!”
“Bu doğru değil. Alex beni seviyor.”
Gözlerini devirdi. “Ben Alex'im, seni aptal. Ve seni sevmiyorum. Benim.."
"Seth'e ihtiyacın var."



Düşünün artık kızın ne hallerde olduğunu. Ama tabi bunlar başlangıç. Zira , kızımız Seth'in etkisindedir ve ona gitmek, onunla olmak ister. Ama ne Aiden ne de Marcus ve diğerleri bunu kabul eder. Kabul etmedikleri gibi duymazdan gelirler. Kızımız da, ne yemek yer, ne su içer, ne de uyur.Hali git gide kötüleşince de geçici çözüm olarak Alex'e , Melez Kölelere verilen iksirden vermeye karar verirler. Bu karar Aiden hiç kolay olmaz.Hatta başlarda çok karşı koyar ama yapacak bi'şey yok. En azından  kızımız kendisine gelsin diye kabul eder.Ve iksir, Seth ve Alex arasındaki bağı bloke eder.

Gerçi İksir verildikten sonra Alex bildiğiniz robot haline gelir.Siz komut verin o uygulasın. Birkaç yerde Aiden'ın ona "Bekle." demesiyle olduğu yerde kalması, "Ye." diyene kadar yemeğe el sürmemesi gerçekten iç parçalayıcıydı. Neyse.
Alex'e iksir verilir ama bu Aiden'ın beklediği gibi olmaz.Hatta acı gerçeği Alex'e her baktığında fark eder.

 "O... o, kendisi gibi değil."

-Aiden

İksirin belirli bir dozu vardır ve eğer o doz aşılırsa etkileri kalıcı olabilir. Bu yüzden iksiri çok dikkatli kullanırlar. Ama her 4. gün Alex kafasında bazı sesler duyar.Yani Seth, iksirin etkisi azalınca Alex'le iletişim kurmaya çalışır. Ama bu sırada da Alex'in Aiden'a -iksirin etkisiyle- hisettiği köle/efendi bağı da yavaşlar ve Aiden'la arsındaki uçurumlar bir nebze de olsa aşılır...

Sonlarına doğru ise Aiden , Alex'i kurtarmak adına Marcus, Lea, Luke ve Deacon ile tarılara karşı koymaya karar verir.



MY RATING:




Sasami-san@Ganbarani | Anime Tanıtım

27 Mar 2013


Sasami-san@Ganbarani

Bu animeye tanıtım yazmaya dahi değmez ama benim gibi çizimlere kanıp, bir yanılgıya düşüp de kimse yarım saatini boşa harcamasın diye yazmayı bir vazzife bildim. xD
Yukarıdaki sitemden de anlaşılacağı gibi anime tam bir saçmalık (!) Aslında çizimlerine baktığımda ve konusunu incelediğimde izlenecek bir anime gibi gelmişti ama ilk bölümü izlediğimde tüm hayallerim yıkıldı. Hatta, bölüm sonunda "Bu da neydi?" izlenimlerine girdim. Sosyopat bir kız , salak bir abi ve değişmez bir mekan olan EV'de yaratılmış saçma bir kurgu...

Kızın evin içinde asosyal bir hayatı var ve ona eşlik eden abisi de tam bir salak rölünde. Dahası koca bölüm boyunca abisinin yüzünde duran çantanın amacını merak etmekten animeden hiç birşey anlamadım. Bazı izleyenelere göre komik yanları da var-mış- fakat ben animedeki saçmalığa o kadar takıldım ki, komik bir yanı varsa bile kesinlikle anlayamadım...

Uzun lafın kısası bundan anime olmaz!!

Trailer:



MY RATING: 1



Kalbimdeki Mühür | Andrea Kane ~Kitap Yorumu

26 Mar 2013



Kalbimdeki Mühür || Andrea KANE


Serinin ilk kitabı Tenimdeki Mühür (The Gold Coin)'ü çok beğenmiştim ve şimdi serinin devamı Kalbimdeki Mühür'ü de okudum. Bu yazar Historical Romance'a yepyeni bir tat getirmiş. Okuduğum ilk polisiye içerikli historical kitap değil ama bunun polisiyesinin daha yoğun olduğunu düşünürsek, kitabın unvanlar ve Londra'da geçmesi dışında historical olan pek bir yanı bile yok diyebilirim.
İlk kitabında yazar konuya bundaki kadar odaklanmamıştı ya da bu devam niteliğinde olduğu için olaylar buna kaldı.Zira ilk kitap daha çok aileden gelen bağlara giriş gibiydi. Tabi, o da çok güzeldi ama bu kitapta tempo hiç düşmedi bana göre. Tenimdeki Mühür'ü okuyanlar sonunda katilin Brenna'yı kafaya taktığını biliyordur. İşte burada takmaktan bile öteye geçtiğini ve resmen bir seri katille boğuştuklarını görüyoruz.Bu da kitabın temposunu yüksek tutuyor.Kısacası güzel kitaptı.Ve iki seri olduğu için okunmasını tavsiye ederim.
Özellikle de Breanna'nın hikâyesini.. Çünkü kızımızın kitabı Stacie'nin kitabından daha hareketli ve heyecanlıydı.Neden? İlk kitaptaki katilimiz Breanne'ya takmıştı. Bunu kitabın sonunda da görmüştük. İşte bu da olayları çok canlı tutmuş.
Breanne, sevgili kuzeni ve yeni Sheldreak Markizi Stacie'nin balayından dönüşünü heyecanla beklerken, katilimiz de bi' taşla iki kuş vurmak adına aynı Breanne gibi Anastasia gelene kadar, kendini belli edecek en ufak bir harekette bulunmaz. Ta ki, Stacie'nin döneceğini öğrenene kadar..
İşte bu noktadan sonra da Breanne'nın evine isimsiz paketler gelmeye başlar.Sadece paket olsalar belki bir sorun teşkil etmezler ama bu paketler her geçen gün daha korkutucu mesajlar içeren şeylerle doludur. Ve katil Breanne'ya onu ve Stacie'yi istediğini açık açık ima eder.
Dahası, notlar önüne geçilemez bir hal alınca Damien bu işe el koymaya karar verir. 
Namıyla herkesin saygısını kazanan detektif arkadaşı Royce Chadwick ise Damien için bulunmaz bir nimet olur ve sevgili Marki bu arkadaşından yardım ister.
Royce'un bir katil kadar keskin düşünce yapısına kitapta hayran kalabilirsiniz. Yazarın polisiye dili çok iyiydi. Çok fazla polisiye/gerilim okumasam da yazarın dilini cidden beğendim.Zinhar Royce ve katil arasında öyle bir oyun yaratmış ki, katil bir adım önde olduğunu sanırken Royce onu takip ediyor, Royce onu takip ettiğini sanırken de katil Royce'u köşeye sıkıştırıyor. Kısacası her sayfası ayrı bir tempo ayrı bir heyecan... 
Tabii bir de bu kısımlara ek, Breanne ve Royce arasında gelişen o güzel aşk..
Ailelerinde -özellikle de baba- yaralı bu iki yürek birbirine sıkı sıkıya bağlanır ve Royce canı pahasına da olsa kendisinin olanı sonuna kadar korumaya , o katili bulup -her ne şekilde olursa olsun- durdurmaya karar verir.
Sonrasıysa tam bir aksiyon patlaması.

Serinin incelemesini de bir iki güne ekleyeceğim. :))


MY RATING:



Nisan Ayı Kitapları || Harlequin Yayınları

25 Mar 2013


Evet, her ayki rutine devam bakalım bu ay Harlequin'de neler alınacak, neler okunacak. :D İşte bu ayın kitapları ve konuları... MacGregors'ların en merak ettiğim kitabı Utangaç Milyoner KESİN alınacak bi' kitap.Zira iki sene bu kitabı aramıştım. :))





                                           DEBORAH SIMMONS - KARA ŞÖVALYE de BURGH

‘Ailenin Çirkin Ördeği’, Reynold DeBurgh’un kendine taktığı isimdi. Doğumu sırasında oluşan bacağındaki aksaklık yüzünden içine kapanmış, kendini ailesinden ve toplumdan soyutlamış, âdeta dünyaya küsmüştü. Bu yüzden de tek başına yola çıkmış ve bahane olarak da hac ibadeti yapacağını söylemişti. Ancak, zaten eziyet gibi gelen hac yolculuğu çok kararlı bir genç kız tarafından yarım bıraktırılmıştı. Bayan Sabina Sexton, Reynold DeBurgh’u şövalyelik yemininin gereğini yapmaya, kendisini ve yanındakileri korumak için onlara hizmet etmeye davet ediyordu.
Sabina Sexton, isteksiz koruyucusunun, onun amacından şüphe ettiğini biliyordu. Ama tehlike gerçekti ve boyutları büyüktü. Aylardır kendi imkânlarıyla direnmeye çalışan temkinli Sabina, hayatını ve kalbini bu tehlikeli derecede yakışıklı, kara şövalyenin ellerine teslim etmek zorundaydı.








NORA ROBERTS – UTANGAÇ MİLYONER
Mac coşkulu kalabalığı yararak ilerledi ve bir anda onu gördü. Yaşı, Casinoya giremeyecek kadar küçük gibiydi... Kısa saçları darmadağınıktı ve bal rengi gözlerinin üstüne düşmüşlerdi. Üstündeki pamuklu gömlek ve kot pantolon, sanki günlerdir giyiliyormuş gibi bumburuşuktu. Yanına yaklaşınca onu kolundan tuttu ve titrediğini fark etti. Ama bu, uyuşturucu kullanma nedeniyle olan titremelerden değildi, bu korku titremesiydi...
Darcy irkilerek kolunu tutan adama baktı. Karşısında, gücü, azameti ve tüm yakışıklılığıyla, tam bir Kızılderili şefi duruyordu. Ve bu şef ya kendisini kurtaracak, ya da şuracıkta işini bitirecekti... “Ben… İstemeden… Ben… Sadece… Ben ne yaptım?” diye kekeledi.
Mac şaşkın bir ifadeyle ona bakıp, hafifçe gülümsedi. “Büyük ikramiyeyi kazandın.”
Darcy, “Ah, öyle mi? İyi o zaman…” dedi.
Ve bayıldı...






ROBYN GRADY – DERİN MAVİ GÖZLER 

İşkolik medya patronu Cole Hunter, her şeyi kontrol altında tutmak istiyordu. Buna dik başlı ve güzel yapımcı Taryn Quinn de dâhildi. Cole, projesini çok beğenmese de inceleme gezisi yapmak için ona katılmayı kabul etmişti. Birlikte Pasifik’te rüya gibi bir adaya gittiklerinde, keşifleri çok yönlü olacaktı. Adanın güzellikleri… Ve birbirlerine karşı tutkuları…
Peki ya Cole, kendisini duygularına kaptırıp işini arka plana atabilecek miydi? Hayatındaki her şeyi riske atıp, bu kadını yanında tutacak mıydı?

KATHIE DENOSKY – GEÇMİŞİ UNUT


Kocası bilinç kaybıyla sonuçlanan bir kaza geçirdiğinde, Bria Rafferty boşanma kâğıtlarını ona teslim etmek üzereydi. Sam, son altı ayın tek bir anını bile hatırlamıyordu. Ne Bria’nın mutsuzluğunu ne de genç kadının kapıyı çarpıp çıkmasına neden olan yürek burkucu olayları. Sugar Creek Çiftliği’nde halen birlikte yaşadıklarını sanıyordu. Oysaki Bria, onun iyileşmesine yardımcı olmak için oraya taşınmıştı. Aralarında hiçbir şey yaşanmayacaktı fakat Sam’le geçirdiği tutku dolu bir geceye karşı koyamayacağını hesaba katmamıştı. Onu bir kez daha terk etmeye dayanabilir miydi? Yoksa kalıp savaşmak için yeterince cesareti var mıydı?










ABBY GREEN - de MARCO EFSANESİ

Rocco de Marco. Efsanevi finansör ve milyoner. Odadaki en önemli adam olarak, az önce, Gracie’nin açık büfeden aşırdıklarını gördü. Garson kız Gracie O’Brien’ın, Rocco ile ilk tanışması hatırlanmaya değerdi; ikincisi ise unutulmazdı. Rocco, onu ofisine girerken bulduğunda, masum olduğuna inanmadı ve gerçekleri öğrenene kadar da onu alıkoydu. Yine de bu kızıl saçlı kıza karşı öfke duyamıyordu. Çünkü Gracie, Rocco’nun uzun yıllar önce mezara gömdüğü duygularını bulup çıkarmıştı. Aralarındaki cinsel çekim, patlama noktasındaydı.

CHANTELLE SHAW - VE BİR GECE

Milyarder işadamı Loukas Christakis, bir kadına güvenmemesi gerektiğini, bedeli ağır bir deneyimle öğrenmişti. İlgilendiği tek kadın yakında evlenecek olan küçük kız kardeşiydi. İşte bu yüzden, kız kardeşinin gelinliğini yapması için, işinde canını dişine takan tasarımcı Belle Andersen’i özel adasına getirmekte bu kadar isteksizdi. Bu sevimli güzelle nasıl başa çıkacaktı? Saf ve utangaç Belle, Loukas’ın muhteşem villasında çalışmaya başladığında, bu seksi Yunanlı için beklenmedik bir cazibe kaynağı haline geldi. Oysa sıradan gibi görünen bir gecelik ilişkinin ne gibi sonuçları olabileceğini kim bilebilirdi ki? Belle hayatının en büyük şokuyla yüzleştiğinde, Loukas da kendisine ait olduğuna inandığı şeyi almaya karar verecekti.




SANDRA MARTON – ÇÖLDEKİ BAKİRE 

Cameron Knight tüm sorunları çözen korkusuz biridir. Baslaam Krallığı’nın çöllerinde bir görev üzerindedir. Zarif bir balerin olan Leanna DeMarco ise Baslaam Sultanı karşısında dans etmesi için kaçırılmıştır. Sultan Leanna’yı, Cameron’a sunduğunda genç adam onunla birlikte çölü geçerek kaçmanın bir yolunu aramaktadır. Fakat bu kadın inanılmaz baştan çıkarıcıdır! Cameron, sultanın armağanıyla yoldan çıkmamayı başarabilecek midir?

SANDRA MARTON – BANA YALAN SÖYLEME
Sıcak, ateşli günler, yoğun ve tutkulu geceler…
Alexander Knight, eski bir Özel Kuvvetler ajanı olarak tehlikeli bir görevi yerine getirmek üzere son kez çağrılır. Cara Prescott, Alex’in korumakla görevlendirildiği güzel ve cesaretli genç bir kadındır. Alex’in tek seçeneği genç kadını kaçırarak, sahibi olduğu egzotik adaya götürüp orada saklamaktır. Onu tutsak olarak saklaması sıcak, ateşli günler ve tutkulu geceler geçirmelerine yol açar. Acaba Alex, gerçeğin aslında ne denli tehlikeli olduğunu bilmeksizin Cara’yı gerektiği gibi koruyabilecek midir?











HELEN BIANCHIN – KAYBOLAN HATIRALAR


“Bu senin kocan,” diyorlardı. Elise ise evli olduğunu hissetmiyordu. Hele hamile olduğunu hiç… 
Geçirdiği kaza yaşadığı son birkaç ayı tamamen hafızasından silmişti ve ne kadar uğraşırsa uğraşsın, kalbini ve ruhunu Alejandro Santanas denen bu zengin, müthiş yakışıklı ve son derece seçkin adama verdiğini hiç hatırlamıyordu. Elise, aralarındaki çekimin farkındaydı, karşılıklı yaşanan bu gizli tutkunun kıvılcımları ona yaşadığını hissettiriyordu. Acaba ona âşık mıydı? Ya Alejandro ona âşık mıydı? Yaşamının en değerli bölümünü kaybetmişti, acaba bu sonsuza dek geri getirilemeyecek bir kayıp mıydı?


DAY LECLAIRE – WINNIE’NİN DÜŞÜ

Sinderella Balosu’nun amacı çok açık ve basitti. Bekâr gel, evli dön. Gece yarısı olmadan, iki yabancı kendilerini evli bir çift olarak bulabiliyorlardı. Winnie Sommers’ın, mirasını alabilmesi için bir kocaya ihtiyacı vardı. O da Jake Hondo’yu buldu! Huysuz ve aksi adamın tekiydi ama onun da en azından kâğıt üstünde bir evliliğe ihtiyacı vardı. Aslında Winnie, onun aradığı geçici eş olamazdı çünkü iflâh olmaz bir romantikti. Jake ise çizmelerini Teksas’ın tozuna 
bulamış bir çiftlik sahibi. Jake, Winnie’nin mirasının para ya da toprak olmadığını öğrendiğinde…




DONNA ALWARD - SON KOVBOY

Angela Beck, dernek toplantısına geç kalıp, kuruldaki herkesi çekici gülümsemesi ile etkilediği ilk andan itibaren Sam Diamond’ın, kendisi için sorun yaratacağını anlamıştı. Angela, Sam’in o güne kadar tanıştığı en prensipli kadındı. Onun sivri dilini, öpücüğüyle susturmak geliyordu içinden. Ancak ilk olarak o soğuk görünüşünün altındaki karmaşık kadını uyandırması gerekmekteydi. Hiç şüphesiz bu, sadece gerçek bir kovboyun yapabileceği bir şeydi.


DONNA ALWARD - ÇİTİN ÖTESİ

Küçük bir kasabada sırların gizlenmesi zordur. Buna rağmen Grace Lundquist, acısını saklamakta kararlıydı. O, kasabanın, çalışkan ve daima neşeli olan tatlı kızıydı. Herkes ona bayılırdı. Grace kasabanın erkeklerinden birinin buna aldanmadığını biliyordu. Genç kadın, Mike Gardner kendisine her baktığında, ruhunu okuduğundan emindi. Bu güçlü ve muhteşem kovboyu kendisinden ne kadar uzak tutmaya çalışırsa çalışsın, Grace aralarındaki kıvılcımı söndürmeyi başaramıyordu...


TANRI || J.L Armentrout || YORUM

21 Mar 2013




TANRI || Jennifer L. Armentrout
Lanet olsun! Kitabı dün akşam bitirmeme rağmen hâlâ Seth'in karşımda olmasını ve kıçına kıçına tekme atma isteğimi bastıramıyorum (!) Elime geçirmek ve onun Alex'i inlettiği gibi inletene kadar tekmelemek istiyorum.
Gerçekten delirdim. Bu nasıl bir kitaptı yâhu? Yazıyorlar böyle sonları , nasıl olsa okur bekliyor. Şu yazarlar kitaparını böyle bitirince onları bir kaşık suda boğmak istiyorum. Nasıl bekleyeceğim ben Apolyon'u şimdi? Bilseydim devamı çıkana kadar okumazdım ya. Şimdi bu kadar sinirlenmenin üzerine birde devam kitabı çıkana kadar meraktan çatlarım.

Aynen buradaki gibi odaya girdiğinde,
yumruğu çakıp dışarı uçtuğunu görmek isterdim.

Zira ben, en son Vampir Akademisi'nde Richelle'ın Son Fedakârlık kitabını okurken bu kadar hiddetlendiğimi hatılıyorum. Zaten kitabında bir köşesi -Rose'un Adrian'ı terk ettiği kısımda- kitabı duvara fırlattığım için eziktir.Aynısı Tanrı'ya da uyguladım ama o kadar sert olmadı o ayrı mevzu. Yine de kitabın yatağımın karşı tarafına uçtuğunu belirmek isterim.Uzun lafın kısası okurken başınıza ne gelecek, nasıl bir ruh hâlinde olacaksınız buradan anlayabilirsiniz.Hele birde Vampir Akademisi okuruysanız çok iyi anlarsınız. :))

Yani olacak şeymiydi şimdi bu? Bundan önce ki iki kitaptır ben böyle birini mi tutuyordum? Kâbus gibi..
Ya ben bun Seth'i nasıl oldu da Adrian'la aynı kefeye koyabildi?! Bu Adrian'ın tırnağındaki çöp olamaz.Seth'in ezik duruşunun altında nasıl bir güç avcısı varmış böyle hâlâ şoklardayım.İyi çarptı bu kitap beni. Bütün seri boyunca Aiden'i dışladım durdum. Kendimden utanasım geldi. Garibim ya nasıl da çırpındı Alex'i koruyacağım diye. Aiden'ın bu hâllerini gördükçe Seth'i parçalarına ayırma isteğim her sayfada daha bir arttı.Neyse. Seth'e olan öfkemi kelimelere sığdıramayacağım için direkt yoruma geçmek istiyorum.

Safkan'ı okuyanlarımız bilirler kitap ucra yerlerde gitti. Yani çok da sarsıcı değildi. Zinhâr Tanrı'nın yanında hiç değildi.Ama işte o da kendi çapında biraz çarptı.Vee , o malum sonuyla bizi Tanrı için meraklarda bıraktı.İşte bu yüzden Tanrı'ya başlarken çok dikkatli olun. Zira Tanrı sizi Apolloyon'a öyle bir hazırlayacak ki , kitap çıkana kadar o sonu aklınızdan çıkmayacak.Birde kitap daha yurt dışında çıkmadı. Düşünün artık.Her neyse.
Alex, bizim sevgili Melez'imiz Safkan'da;
 Meclis ve Furiler'in elinden Aiden ve Seth'in yardımıyla kurtulur.Aiden kızımızın arkasını toplar.Seth ise onu güvenli olduğunu düşündükleri akademiye geri götürür. Amma velakin Alex'in aklı hep Aiden'ıda kalır.Nasıl kalmasın yâhu? Adam bunun için tabuları yıktı resmen.Hem kendini riske attı hem de Alex'i korumak için kendi sınırlarını aştı.Eh, hâl böyle olunca Alex'de Aiden dönünceye kadar hop oturdu hop kalktı.Bir yandan da Seth'in derslerine konsantre olmaya çalıştı.

Adrian'mı Seth'le bir tuttum ya kafamı
kırsam yetmez.
Ve bu süreçte de Seth'in oyunlarına geldi. Seth efendi herkesi ayakta uyutmuş da haberimiz yok ya. Hele birde aralarındaki bağı kullanarak Alex'i bi'şeylere zorlaması beni delirtti.O kadar güvendik ettik ne iç hesapçıymış. Seth'in yaptıklarını öğrendiğimde kafamı sağa sola çarma isteği oluştu içimde. Zira bunca zaman bu çıkarcı herife inandım. Hayır, aslında Alex'in de bi' yerde dediği gibi; "Gerçek Seth içerlerde bir yerde." umuduna tutunmaya çalıştım fakat gitgide boşa kürek çektiğimi anladım.Adamın planı başından beri güç sahibi olmak ve Alex'i kullanmakmış.

Çok şükür Aiden'ın kitaptaki varlığıyla bir nebze de olsa kitaba katlanabildim. Yoksa sinir krizleri geçirip saç baş yolmaktan başka yapacağım bi'şey yoktu.Tabi birde şu var; kitabın sonu(!) O nasıl sondu yâhu? Yapmasınlar böyle şeyler... Sanırım 4. kitap çıkana kadar ben ölürüm.Off, off...


Bekle Allah bekle...
Kitabın sonuna geldiğimdeki halimi ifade dahi etmiyor.





MY RATING:
 
















Kırık Kalpler Tamircisi || Melissa SENATE

19 Mar 2013


Kırık Kalpler Tamircisi || Melissa SENATE

Bu kitaba nasıl bi' yorum yapmalıyım kararsız kaldım. Kitap gerçekten ailevi şeyler sevenler için güzel bir kurguya sahip ama ben pek bu türe yönelik okumadığım için, okurken biraz sıkıldım.Başlarda konuya girişi bakımından merak uyandırıcı bir anlatım kullanmış yazar. O yüzden ilk bölümler su gibi aktı gitti. Ama ilerisinde -ki özellikle de Joy devreye girince- biraz sıkılmaya başladım. -Tekrar söylüyorum tamamen benden kaynaklı. Sevmiyorum bu türü, ne yazık ki. :))-

Joy devreye girdikten sonra neden sıkıldım?! Bilmiyorum. Halbuki tuhaf bir durum. Zira kızımız çok canlı ama tek tabanca takılan bir tip.Buna rağmen kitabın gidişatını biraz ağır buldum. Sanırım bunda Joy ve Rebecca arasındaki soğukluğundan etkisi var. Özellikle de Joy'un karakterini düşününce daha ılıman yaklaşımlar bekliyordum. Tabi şu da bir gerçek, kızımız yetim büyümüş. Birden birisi karşınıza geçip de ; "Ben senin ablanım." dediğinde bunu hemen benimsemesini beklememek gerek. Yine de çok uzattı diye düşünmeden de edemiyorum.Her neyse.

Bu kitap yazardan okuduğum ilk kitap ama yayımcıdan çıkan ikinci kitabı. Bir önceki kitabı Aşk Tanrıçası'nın Yemek Okulu kitabını çok merak ediyordum fakat bir türlü denk gelip alamadım.Ve Kırık Kalpler Tamircisi yazarla tanışmama vesile oldu. Yazarın dilini sevdim. Akıcı bir anlatımı var. -Her ne kadar bu kitabın konusu bana pek hitap etmese de.- Eh, buna çeviride çok büyük etken olmuştur. Çünkü gerçekten çok beğendiğim bir çevirisi vardı. Çevirmen yazarın anlatmak istediklerini , verdiği mesajları oldukça güzel aktarmış dilimize..

Konumuza gelirsek; 

Kitabımız birbirlerinden habersiz iki kız kardeş etrafından cereyan ediyor. Bu kız kardeşlerden büyük olan Rebecca, sessiz ve duygusal tiplerden bir kız. Birkaç sene önce annesini kaybetmiş ve şimdi de babası son günlerini yaşamakta.Ama ölmeden önce Rebecca'nın sırtına öyle bir yük yüklüyor ki , zavallı kızımız büyük bir çıkmazda kalıyor.
Rebecca bir şirkette aile danışmanlığı yapan bir kadın. Boşanmak üzere olan çiftler arasında ara buluculuk, yani bir nevi Kırık Kalpler Tamirci'liği - işte ismini bundan ötürü çok sevdim- yapıyor. Ama işinde en parlak dönemlerini yaşan birisinin hayatı bir anda karma karışık olursa Rebecca gibi zorda kalır. Sevgili kızımız bir kardeşi olduğunu öğrendiği andan beri içi içini yer. Eh, ama haklı yıllarca hep bir kardeşi olsun istemiş fakat ondan gizledikleri bir üvey kardeşi varmış...Gel de bunu sindir.
İşte Rebecca , babasından bu gerçeği öğrendiğinden beri vermesi gereken kararları tar tar ve sonunda Joy'u bulmaya karar verir. Karar vermesine karar verir de , asıl sorun kardeşi kendisini kabul edecek midir?


Joy'dan bahsetmem gerekirse, kendisi tek tabanca yaşamaya çalışan bir kız. Mutsuz insanlar için turlar düzenleyerek onların kırık kalplerini tamir etmelerini ve yalnızlıklarına bir son vermelerini sağlıyor.Bunu da küçük minibüsüyle yapıyor. Ve aslında başkalarını mutlu ederken hep kendi içindeki acılara gem vurmaya çalışıyor. Yetim büyümenin, babası tarafından istenilmemesinin acılarını yenmek için başkalarının mutluluğunu kullanmaya çalışıyor. Ta ki , Rebecca gelene kadar.
Birçok yerinde Joy'a çok sinirlendim.Haklı, anlıyorum. Ama Rebecca'nın da elinden geleni yaptığını görmeyi reddeden bir çocuk gibi davranması beni deli etti. Sonuçta kızımızın hiçbir şeyden haberi yokmuş ve daha da önemlisi o kardeşini tanımaya gelmiş, en azından bu şansı hak ediyordu. Bi' ara hiç konuşmayacak ve Rebecca'yı kovacak sanmıştım fakat beklediğim tepkiyi vermedi.

Kitap ilerledikçe de Joy'un aslında ablasına ve babasına ne kadar ihtiyacı olduğunu ama bunu kendine bile itiraf edemediğini görmüş oldum.Zira bir yerinde babasına olan özlemini şu şekilde dillendirdi ve beni bitirdi.


İşte bizim kızların hikâyesi böyle.. Kitabın sonunu gerçekten beğendim ama bu tür kitaplar beni biraz bunaltıyor. O yüzden çok nadir okuyorum.Ailevi kitapları , aile bağlılıklarını sevenler için bulunmaz ve tadında yenmez bir konu işlemiş.Denemenizi tavsiye ederim.


MY RATING:

Kitap Alıntıları - 1

18 Mar 2013







Şu anda okumakta olduğum Anne Stuart'ın House of Rohan(Rohan'ın Evi) Serisinin 3. kitabı Breathless'den birkaç güzel alıntı. :))

NOT: Çeviri şahsıma aittir. İzinsiz paylaşım yapmamanızı rica ederim. 




"Miranda mutlu sonları hayal edebilirdi. Lucien için, kendisineyse asla."

******

"Leydi Miranda'ya yalan söylemişti, elbette.Lucien düşmanlarını iyi araştırmıştı, o ailesi yüzünden kendisinin düşmanıydı.Ona dokunabilmek için arkadaşı olmayı istemesi gerektiğini biliyordu.Arkadaşlık, onun tam olarak aklındaki şey değildi.Arkadaşa ihtiyacı olursa, Jacob vardı.Fakat şayet birisi Miranda Rohan'ın güzel beyaz teninin elmaslarla kaplayacaksa, bu Akrep olacaktı. Ve bu, ailesini çıldırtacaktı."


******

"Dans etmek mi istiyorsun?"
"Pek sayılmaz.Sonucu dehşet verici bulursun.Ama sana istediğin kadar uygun eşlikçi bulabileceğimi farzediyorum. Yada sadece yürüyüşe çıkabiliriz.Carrimore Evi'nin büyük ve uzun koridorları var. Oturup konuşabileceğimiz sessiz bir yer bulabiliriz."
"Geçen hafta hiç benimle konuşmaya çalışmadın."
"Beni özledin mi? Üstelenmekten hoşlanmayacağını düşünmüştüm.İğneleyeceğini bilseydim, daha önce arardım."



Veee, Melez Sözleşmerleri (Covenant) Serisinin 3. ve bomba kitabı TANRI! :D








Son olarak da BİLDİRGE'den sevdiğim bi' kısım; 









BİLDİRGE || Gemma MALLEY ~ Yorum

16 Mar 2013


 

BİLDİRGE || Gemma MALLEY


Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, kitap 3. baskısını yaptığı hâlde benim kitaptan yeni haberim olmasından çok utanıyorum. Bu kadar okuyan birisi olarak bu kitabı nasıl gözden kaçırdığımı hâlâ çözebilmiş değilim. Bundan büyük bir üzüntü duymamda cabası. Zira kitap gerçekten çok güzel. Keşke daha erken okumak nasip olsaydı. Yine de geç olsun da güç olmasın diyorum. :D

 Normalde bu Ütopya/Bilim Kurgu tarzı kitapları hiç sevmem.Okuyamıyorum. Ya da denediklerimi okuyamamışım.Zira bu kitabın akıcılığı , konusunun etkileyiciliğini düşünürsek daha önce okuduklarımda ya kitaptan ya benden kaybedilen bi'şeyler varmış belli ki.

Gelelim yorumuma;

"Benim adım Anna.
Benim adım Anna ve burada olmamalıydı. Var olmamalıydı. 
Ama varım."



Kitabımız 2140 yılının ileri teknolojisiyle gelişen ve çığır açan dünyamızı anlatıyor. 2140 yılında insanlar için artık imkansız diye birşey kalmamıştır. Tabi bunun da belirli kurallar ve sınırlar olmalı değil mi ? İşte "Bildirge" bu sınırları belirten ve altını çizen bir anlaşma..Hükümetin Bildirge sistemini ortaya çıkarması insaların çoğalmasını kısıtlamak için oluşturulan bir sistem ve bu sistemin en basit kuraıl da; Çocuk sahibi olmazsan, sonsuza kadar yaşayabilirsin.

İnsanlar, ölümsüzlük ilacından alıp ölümsüz olarak yaşlanmalarını engellemek adına çocuk sahibi olmaktan vazgeçiyor ve Bildirge'yi bunu kabul ettiklerine dair imzalıyorlar. Tabi bunu yaptıklarında aklınıza; "Hiç çocuk sahibi olmadan nasıl yaşanıyor?" sorusu gelebilir..
Ama Hükümet bunu da düşünmüş. Bildirge'nin yanında birde ona zıt bir anlaşma var. Vazgeçiş! Eğer bir çocuk sahibi olmak istiyorsanız, çocuk sahibi olmayı ölümsüzlüğe tercih ediyorsanız Vazgeçiş'i imzalıyor ve bir çocuk sahibi olabiliyorsunuz.

Buradan bakınca herşey basit gibi görünüyor değil mi? Ama aslında hiçbir şey göründüğü kadar basit değil.Bildirge ve Vazgeçiş'i imzalamakla herşey bitmiyor. Bilakis, yeni başlıyor.

Anna, yani "Artık" Anna kitabımızın baş karakteri ve Bildirge'ye uymayan bir ailenin çocuğu.Bildirge'ye uymayıp çocuk sahibi olanların çocuklarına; Artık deniliyor. Ve Artıklar için hayat hiç de beklenildiği kadar mütevazı davranmıyor. Eğer bir Artık'sanız, aslında yaşamaya hakkı olmayan bir yaratıksınızdır.Eğer aileniz Vazgeçiş'e uyup sizi YASAL birisi olarak dünyaya getirmediyse sizin bu dünyada  yeriniz olmamalı.. Yasal insanların haklarına ortak olmamalısınız...Siz bu dünya için sadece bir fazlalıksınız..

Kitabımızda Artık Merkezi adı altında bir birimle ülkedeki yasal olmayan çocukları toplayıp yasallar için birer hizmetkâr haline getiriyorlar. Tepeden tınağa bir beyin yıkma yapıyorlar demek daha doğru bir tabir olacaktır.Zira buraya getirilen Artık çocuklara kendilerine birer fazlalık olduğu, bu dünyada yeri olmadığı,  ancak ve ancak yasallara hizmet etmekten başka hiçbir şey yapamayacakları aşılanıyor.

İşte bu çocuklarımızdan birisi Anna!


Anna'nın tüm hayatı 5 yaşında getirildiği bu Artık Merkezinde geçmiştir. Artık'ların bile içinde sınıflara ayrıldığı bu merkezde Anna bir Kıdemli'dir.Kurallara bağlı, uyumlu, söz dinleyen bir Kıdemli Artık'tır. Ve ileride bir Kıymetli Mal olmak için daha çok çalışmaktadır.İnsanların böyle sınıflandırıldığı bir ülkeye ne kadar inanmakta zorlansamda yazar öyle güzel bir kurgu oluşturmuş ki, okurken kendimi kitapta kaybettim. Tüm hayatınızı bi' merkezde bu hayatta yeriniz olmadığı aşılanılarak geçirdiğinizi düşünebiliyor musunuz? Bazı kısımlarda gerçekten "Aman Tanrım!" falan dediğim yerler oldu. Neyse.

Anna'nın hayatı böyle rutin bir şekilde geçerken, birgün merkeze Peter adında bir Artık daha getirilir.Yaşı hemen hemen Anna'yla aynı olan bu çocuk da bir Artık'tır ve eğitilmek için merkeze getirlir. Ama aslında Peter'ın çok gizli bir amacı vardır. Yakalayıcı'lara bilerek yakalanmıştır.Çünkü Artık Merkezi'nden alması gereken birşey vardır.Ama asi davranışlarının önüne geçilemeyeceği anlaşılınca merkezin müdiresi Peter'ı en güvendiği Artık'ı olan Anna'nın himayesine verir.

"Bizim birbirimize ait olduğumuzu söyledi,
çünkü o bir çiçekle doğmuş ben de bir kelebekle..Hayatta kalabilmek için
çiçeklerle kelebeklerin birbirine ihtiyacı varmış..
"

Dışarıda görmüş geçirmiş birisi olarak Peter'ın beynini yıkamaları olanaksız oluyor tabii ki. Zinhar çocuk 15 yaşına gelmiş. Ağaç yaşken eğilir. Bu yaştan sonra Peter'a kendisini değersiz bir varlık gibi hissettirmeleri tamamen imkansız oluyor.Onlar Peter'ın beynini yıkayamıyor ama Peter, Anna'ya kendisini bir "insan" gibi hissettirmeyi kafaya koyuyor. Birçok yerde Peter'ın Anna'ya "Bu dünyada olmaya hakkın var. En az onlar kadar değerlisin. Asıl onların bu kadar uzun yaşayarak senin yaşamını çalmaya hakları yok." demesine rağmen Anna'nın beynine işlenenlerden kurtulması hiç kolay olmuyor.Öyle ki, bir yerde Peter'ın bile pes edeceğini düşünmedim desem yalan olur. Ama çocuk azimle kızımıza yaşamaya hakkı olduğunu , bir Artık olmadığını anlatmaya devam etti.

Birde kitabımızın öyle güzel bir ilerleyişi vardı ki büyük bir keyifle okudum. Tek şikayetim bölümlerin kısa tutulmasından yana olabilir. Yazar bazı bölümleri çok yüzeysel tutmuş.Uzatabileceği, hatta detaylandırdığında daha da ilgi çekebilecek birçok yer vardı.Yine de ilk kitap olduğu içinde bilerek böyle yazılmış olma ihtimalini de göz önünde tutmak gerekir.



Sonlarına doğru kitabın varolan temposu resmen tavan yaptı. Evebeynlerinin çocuklarını Yakalayıcılar'dan korumak ve hakettikleri özgürlüğü onlara vermek adına yaptıkları şeylere, yazarın yarattığı o sona hâlâ inanamıyorum. Kesinlikle okuduğum en farklı kitaplardan birisiydi. Devam kitaplarını da en kısa zamanda tedarik edeceğim.Serinin gidişatını ve olacakları çok merak ediyorum. Farklı bi' tadı olan sürükleyici bir kitaptı. Tavsiye ederim. Her ne kadar karakterlerin yaşları çok küçük(15-16) olsa da kitabın konusu ver kurgusu çok iyiydi. :)))


MY RATING:

Kapak Avı - Etkinlik by Vampirella

14 Mar 2013





Vampirellanın Güncesi'nde güzel bir etkin var. Ve işin içine kapaklar girince ben de katılayım dedim. Katılmak ve etkinliğe katılanları takip etmek için; Kapak Avı||VampirellaninGuncesi! 'nden bekleniyorsun..

Gelelim etkinlik sorularına ;


Kapakta vahşi bir hayvan (kurt, yarasa, kaplan, tarantula vs.)
----


Kapakta bir çiçek/bitki

Şimdi Benimsin  by Güneş Demirel






-Kapakta yakışıklı biri
The Fiery Heart by Richelle Mead (İnşallah kitaplığımda da olacak. :D)




-Kapakta bir filmden kare ya da bir film afişi
Muhteşem Yaratıklar






-Kapakta doğa manzarası (deniz, göl, dağ vs.)
Ada by Elin Hilderbrand 





-Kapakta zor durumda biri (ağlıyor, düşüyor, kaçıyor vs.)
Düşüş by Lauren Kate



-Kapakta dövmeleri olan biri
Ejderha Dövmeli Kız by Stieg Larsson



















-Kapakta bir ulaşım aracı (araba, bisiklet, otobüs vs.)
Kalbimin Sahibisin by Deanne  Gist




-Kapakta bir kitap/kitaplık/kütüphaneMektubumu Aldın mı? by Elizabeth Boyle




-Kapakta bir metropol (yüksek binalar, şehir merkezi vs.)
Ölümcül Şüphe




-Kapakta kan damlalarıEn Güzel Vampir Hikâyeleri



Kitaplığındaki en güzel 3 kapak

 

Kitaplığındaki en kötü kapak

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS